Hasta olan kimse, ihtiyarlık ve ölüm dışında her hastalığın mutlaka bir çaresi olduğunun bilinciyle uzman hekimlere müracaat ederek tedavi yollarını aramalı, bunun yanında Yüce Allah’a sığınıp şifa vermesi için dua etmelidir. Bu maksatla bazı âlimler Kur’an-ı Kerim’den şifa konulu ayetlerin okunmasını tavsiye etmişlerdir.
1- Kur’an-ı Kerim’de kaç ayet bulunmaktadır?
Bilindiği gibi ayet, Kur’an cümlelerine verilen isimdir. Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamberden günümüze hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiştir. Ancak Kur’an-ı Kerim üzerinde noktalama çalışmaları yapılırken ayetlerin bölünüp numaralandırılmasında bazı küçük farklılıklar olmuş; söz gelimi, bazı âlimlerin müstakil ayet olarak belirlediği bir ibare bazı âlimlerce iki ayet olarak düşünülmüş; böylece ayetlerin numaralandırılması konusunda küçük farklılıklar ortaya çıkmıştır.
Her ne kadar halk arasında Kur’an’daki ayet sayısının 6666 olduğu yönünde yaygın bir söylem varsa da doğrusu bu rakamın 6236 olduğudur.
2- Kur’an’ın korunmuşluğunun delilleri nelerdir?
Kur’an-ı Kerim, Yüce Yaratıcı’nın kıyamete kadar gelecek bütün insanlara indirdiği son ilahi mesajıdır. O, bu yüce kelâmı indirmekle kalmamış, onun korunmasını da bizzat üzerine almıştır. Nitekim bu gerçek, Kur’an’da şöyle açıklanmıştır: “Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik Biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr, 15/9) Bu ilahî beyan onun korunmuşluğu konusunda müminler için en büyük güvencedir. Nitekim tarih de bunun canlı şahidi olmuştur. Zira Kur’an-ı Kerim inzal olmaya başladığında bir taraftan yazılırken diğer taraftan da sahabilerce ezberlenmiş, namazlarda sürekli okunmuş ayrıca Müslümanların inanç ve amelî dünyalarına taşınarak hayata yansımıştır. Hz. Peygamberin vefatını takiben Hz. Ebubekir döneminde dağınık haldeki yazılı metinler bir araya getirilerek bir Mushaf oluşturulmuştur.
Diğer taraftan İslam fetihlerinin artması ve yeni beldelerin İslam’a dâhil olmasıyla, üçüncü halife Hz. Osman bir komisyon kurmuş ve bu komisyon tarafından çoğaltılan Kur’an nüshaları Mekke, Kûfe, Basra, Şam, Bahreyn, Yemen’e gönderilmiştir. Müslümanlar bu ana nüshalara göre pek çok Kur’an nüshası yazmış, böylece bu ilahî kitap hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir. (Geniş bilgi için Bkz. “Mushaf”, DİA, XXXI, 242-248)
3- Sesli olarak okunan Kur’an-ı Kerim’i dinlemek zorunlu mudur; böyle bir durumda namaz kılınabilir mi?
Kur’an okunduğu zaman Müslüman’ın onu dinlemesi gerekir. Çünkü “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’râf, 7/204) buyrulmaktadır.
Kur’an-ı Kerim okunurken Müslümanların konuşmayı bırakıp onu dinlemeleri istenmekle birlikte bunun farz olup olmadığı, farz olması durumunda da bu hükmün mutlak olup olmadığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı âlimlerin görüşüne göre Kur’an okunduğunda onu dinlemek her zaman farzdır. Bazılarına göre yukarıdaki ayet, farziyet değil tavsiye (nedb) anlamı taşımaktadır. Bazı âlimlere göre ise ayet, sadece namazda okunan Kur’an’ı dinlemekle ilgilidir; namaz dışında Kur’an okunurken onu dinlemek ise müstehaptır. (Bkz.Ebussuûd, İrşâd, II, 459)
Hanefî mezhebinde ise namaz dışında Kur’an okunurken onu dinlemenin hükmü hakkında iki görüş vardır. Birine göre bu dinleme farz-ı ayn, diğerine göre ise farz-ı kifâyedir. Farz-ı kifâye olduğunu söyleyenlere göre, Kur’an okunan yerde onu dinleyen birileri varsa diğerlerinden sorumluluk düşer. Ayrıca mezhepteki her iki görüşe göre de, Kur’an okunurken, bir mazeret sebebiyle onu dinleyemeyenler sorumlu olmazlar. Özellikle, çarşı ve işyeri gibi mekânlarda insanlar kendi işleriyle uğraşırken birileri onların yanında Kur’an okuyorsa, dinlemeyenlerin değil, okuyanın günahkâr olacağı ifade edilmiştir. (Bkz.İbnÂbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 268)
Buna göre, başkalarının dinlemesine mani olmadan camide sesli olarak Kur’an okunurken bir kenarda namaz kılmakta sakınca yoktur.
4- Televizyon veya radyoda okunan Kur’an-ı Kerim’in dinlenmesi, kişiye sevap kazandırır mı; dinlerken secde ayeti geçerse tilavet secdesi yapmak gerekir mi?
Kur’an-ı Kerim’i, televizyon yahut radyodan dinlemek sevaptır. Dinleme esnasında secde yapmayı gerektiren ayetler geçtiğinde tilavet secdesi yapılmalıdır.
5- Okunan Kur’an-ı Kerim’i dinlemenin hükmü nedir?
Kur’an-ı Kerim’i okumak ibadet olduğu kadar, onu dinlemek de farz-ı kifâye olarak nitelenen bir ibadettir. (Bkz.İbnÂbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 268)
Zira bir ayet-i kerimede, “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’râf, 7/204) buyrularak tilavet olunan Kur’an-ı Kerim’in dinlenmesi emredilmektedir. Şu kadar var ki, dinlemek için ortamın müsait olmadığı durumlarda, açıktan okunması uygun olmaz.
6- Şifa niyetiyle Kur’an okumak ve okutmak caiz midir?
Kişinin maddi, manevi ve ruhi rahatsızlıklardan kurtulması için tıbbi tedavi yöntemlerine başvurması temel ilkedir. Bunun yanında Allah Teâlâ’ya dua etmesi de uygun olur. Şüphesiz Kur’an müminler için şifa ve rahmettir. (Bkz.İsrâ, 17/82) Dolayısıyla gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse hadis-i şeriflerde yer alan dualar ve sureler, belirli sayılarla sınırlanmayarak okunabilir. Bu okumaya rukye denir. Sahabenin rukye olarak Fâtiha suresini okuduğu ve Rasûlullah’ın da bunu onayladığı bilinmektedir. (Bkz. Buhârî, “Fedâilü’l-Kur’an”, 9)
Aslolan, duayı insanın kendisinin okumasıdır. Ancak, iyi ve takva sahibi bir insan olduğuna inandığı diğer müminlerden de kendisine dua etmesini isteyebilir. Hz. Âişe’den (ra) şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber (sav), hasta olan akrabalarının üzerine okuyarak sağ eliyle onları sıvazlar ve şöyle derdi: Ey Allah’ım, ey insanların Rabbi, şu hastalığı gider, şifa ver, şifa veren Sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Hastalığı ortadan kaldıracak bir şifa ver.” (İbnMâce, “Tıb”, 35, 36)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız