Allah, ümit bağlayışın, yönelişin ve el açışın kendisinden başkasına yapılmamasını istiyor. Buna Allah’tan daha layık hiç kimse yoktur. Allah’ın vermediğini, kimse veremez. Verdiğine de kimse engel olamaz. Bu bilinçte olan Müslüman, Allah’tan ümit kesip güvenmeyip de; kendi gücüne ve zekâsına, makamlara, servetlere, putlara ümit bağlar mı hiç!
Duamızı unutturdular bize. Her şeye riyakârca alkış tutan bir toplum olduk. Haksızlık edene hakkı söylemeyi, hak edene de dua etmeyi unutturdular. Görünce bir güzelliği; Maşallah, suphanallah, elhamdülillah, Allah-u ekber demeyi unutturdular. Müşriklerin duası olan alkış aldı bütün bunların yerini.
“Kim; kendisinin, Allah’ın yanında yerinin ve değerinin ne olduğunu bilmek istiyorsa; Allah’ın, kendisinin yanında değeri nedir ona baksın.” (Suyuti, CamiusSağir: 6/49, Hadîs No: 8386) buyuruyor peygamberimiz (sav).
Bunu belirleyen kıstas ise; yöneliş, el açış, isteyiş, yakarış ve yalvarıştır. Duadır yani. Kişi, darda kaldığında, sıkıntıya düştüğünde, yardıma ihtiyaç duyduğunda; en çok kimi hatırlıyor, kime ümit bağlıyor,yönelip müracaat ediyorsa; onun kendisinin yanında değeri çok fazladır.
Sevgiler karşılıklıdır. Seven, sevilir.
Kulu değerli kılan; Allah’a kulluğudur. O’na yönelişidir. Huşu ve ihlaslayaptığı dualardır.
Allah,ümit bağlayışın, yönelişin ve el açışın kendisinden başkasına yapılmamasını istiyor. Buna Allah’tan daha layık hiç kimse yoktur. Allah’ın vermediğini, kimse veremez. Verdiğine de kimse engel olamaz. Bu bilinçte olan Müslüman, Allah’tan ümit kesip güvenmeyip de; kendi gücüne ve zekâsına, makamlara, servetlere, putlara ümit bağlar mı hiç!
“Kullarım, sana benden sorduklarında, (bilsinler ki) ben (onlara)çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına icabet ederim.(karşılık veririm.)Onlar da bana(benim davetime) icabet etsinler; iman(üzere yaşamaya ihlas ve takvayla, sabır ve sebatla devam)etsinler ki; irşat olmuş (doğru yolu bulmuş) olsunlar.” (Bakara, 2/186)
Kendisini yaratan, yaşatan, sayısız nimetler veren Allah’ı bırakıp da başkasına yakarıp dua edene,kendisine değer vermeyene, Allah, değer verir mi!
“Eğer (Allah’a)duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin.” (Furkan, 25/77)
Allah, kulunu herkesten, her şeyden daha iyi tanır, daha iyi bilir, daha çok sever. O, herkesten daha şefkatli, merhametli ve güçlüdür.
Peygamberimiz (sav)’in şu müjdesi ne kadar önemli: “De ki: Allah’ım, senin affın, benim günahlarımdan daha geniştir. Ümit bağlamaya da; senin rahmetin, benim ibadetlerimden daha çok layıktır.” (Münziri, Tergib ve Terhib: 2/472)
Ömer bin Abdülaziz dua ederken; “Allah'ım, Ömer senin rahmetine mazhar olmaya layık bir adam değildir. Ama senin rahmetin, Ömer'e ulaşacak kadar geniştir.”( İbni Kesir, El Bidaye ve’n Nihaye (terc. Mehmet Keskin): 9/330) diyordu. (İnşallah Rabbimizin geniş rahmeti bize de ulaşır.)
İslam’ın son Nebi’si (sav), bir gün ashabına: “Dua, ibadettir.” buyurdu. Sonra şu ayeti okudu: Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, kabul edeyim. Kibirlenip bana ibadet / kulluk etmeyenler, aşağılanarak cehenneme girecektir.” (Mümin, 40/60; Ebu Davud, “Salat”, 358, (1479); Tirmizi, “Tefsir”, 2, (2973, 3244), “Daavât”, 2, (3369); İbni Mace, “Duâ”, 1, (3828)
Dua; kulun, elinden geleni yaptıktan sonra -hayırla sonuçlanması için- işi, Allah’a havale edip yakarışıdır. O’nun rahmetine ve şefkatine sığınışıdır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız