İmtihanın amacı, insanı bir birey olarak yaşadığı toplumun erdemli bir bireyi olmaya hazırlamak, yaratıcısıyla sağlam bir bağ kurdurmaktır. Elbette Allah’la kul arasında cereyan eden imtihanın İlahi adalete uygun olması için imtihana tabi tutulacak kimseye iyi ile kötüyü, faydalı ile zararlı olanı, sevap ile günahı birbirinden ayırt edecek bir akıl, istediğini yapabilecek özgür bir irade verilmiştir.
Eğer herhangi bir Müslüman gücü nispetinde yaşadığı toplumda kötülükle mücadele etmiyor ve iyinin egemenliği için çalışmıyorsa görevini ve sorumluluklarını yerine getirmiyor, demektir. Vazifelerini yapmadıkları için çocuklara, kadınlara, çaresizlere ve can taşıyan bütün varlıklara karşı yapılan her kötülükten onlara da bir pay ayrılır. Onlar güçleri yettiği halde zalimlerin zulmüne engel olmuyorlarsa bu zulmü yapanların eylemine ses çıkarmadıkları için ortak olmuş olurlar.
“Dünyada bugün dünyada hiçbir suçu olmadığı halde binlerce insan savaş ya da başka nedenlerle tecavüze, şiddet ve işkenceye maruz kalarak mağdur edilmektedir. Neden suçsuz olan bu kimselere Allah yardım etmiyor?”
Yaşadığımız dünyada savaşlar nedeniyle ya da nefsine yenik düşen insanlar eliyle tecavüz, şiddet ve işkence gibi insanlık ve ahlak dışı birçok elem verici hâdiseler meydana gelmektedir. Özellikle gençlerimiz etraflarında olup biten bu kötü eylemler sebebiyle asıl bu insanlık dışı çirkin işleri yapan failleri değil de (hâşâ) Yüce Allah’ı sorumlu tutma ve sorgulama gibi yanlış bir tutum içine giriyorlar. Bu, Yüce Allah’ın kullarının yardım isteklerine cevap verme ya da vermeme ihtiyarını, kötülük problemiyle birleştirme yanlışına düşmektir. Bu da çözülmekte zorlanılan kötülük probleminin hala dinî şüphe oluşturma potansiyelini koruduğunu göstermektedir. Yukarıda sorulan soru cinsinden pek çok metafizik içeriğe sahip konuları anlaşılır kılmada metafor kullanmak ya da hayattan yaşanılan örnekler vermek meseleleri anlamayı ve çözüme kavuşturmayı kolaylaştıracağına inanıyorum. Örneğin; “Yüce Allah yaşanılan olaylara ve dünyaya müdahale eder mi?” “İstek ve dualarımız O’nun tarafından nasıl karşılık bulur?” gibi sorulara şöyle cevap verilebilir. “Evet, Yüce Allah dünyada meydana gelen olaylara müdahale eder ve taleplerimiz karşılık bulur.” Bunu şöyle bir misalle anlatabiliriz. Örneğin, bir teknik direktör düşünelim. Bu teknik adam, futbolcular maça çıkmadan önce onları maça hazırlarken oyunun kurallarını, püf noktalarını öğretir, “şöyle yaparsanız pozisyon yakalarsın, böyle yaparsanız gole gidersin” şeklinde bir takım taktikler, tüyolar verir ve oyuncuları maça gönderir. Bundan sonra oyunu kazanmak ya da kaybetmek artık oyuncuların performanslarına kalmıştır. Ancak yine de teknik direktörlerin fonksiyonu devam eder. Oyuncu, takım arkadaşlarıyla koordinasyon sıkıntısı yaşadığında veya sahada bir problemle karşılaştığında teknik direktörüne bir işaret gönderir. İşareti alan hoca (teknik direktör), hiçbir zaman oyuncuya müdahale etmek adına sahaya atlayıp topu kucaklayıp karşı takımın filelerine topu kendi elleriyle göndermez. Onun yerine oyuncunun hayatını zorlaştıran takım arkadaşını oyundan çıkarır, onun yerine bir başka oyuncusunu gönderir. Kuralları işletir. Yüce Allah’ın bizimle iletişimi de böyledir. Hayatta aslında her an bize yaşadığımız olaylardan ibret almamızı istemekte ya da hayatımızdan birilerini alıp yerine başka kişiler, seçenekler ve imkânlar göndermektedir. Hayatta olup bitenleri iyi okuyan, anlayan, O’nun bize gönderdiği mesajları iyi alan kimse yanlışlıklar yapmaz, faturayı Yüce Yaratıcıya kesme yanlışına düşmez. (Bkz. Kalfa, Nazlı Tutku, “Gençler Nazarında İnanç Problem Alanları ve Dini Şüphe),” Hz. Peygamber ve Gençlik Sorunları içinde), Konya: Palet Yayınları, 2019, s. 71). (71)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız