Günümüzde dehşet verici bir ruhi kirlenmeyle karşı karşıyayız. Bütün dünyada çevre kirlenmesinden söz ediliyor. Dünyada hemen her üniversitede, çevre mühendisliği bölümleri var. Çok sayıda kurum ve uzman çevre kirlenmesi üzerinde çalışıyor. Ruhi kirlenmeyi araştıran kurumlar olmadığı gibi, konunun gündeme getirilmesinden bile korkuluyor. Hâlbuki asıl kirletme sebebi ruhi kirlenmedir. Oysa ruhi kirlenmenin ortaya çıkardığı sorunlar yanında, çevre kirlenmesi çok zararsız kalır.
Bir Müslüman olarak şu gerçeği her zaman hatırlarım. “Bataklık mı kurutulsun, sivrisinekler mi öldürülsün”. Maalesef, bataklığı kurutmak değil, sivrisinek öldürmek öne çıkmıştır. Kur’an’ın mesajının ruhu ve özü batıl tüm bataklıkların kurutulmasına yöneliktir. Bunun için lazım olan kaynak elbette Kur’an’dır. Kur’an’ı çok okuyup anlayanlar, kendisi, ülkesi ve insanlık için en hayırlı insanlardır.
Acaba insan, niçin dış dünyayı tanımaya gösterdiği gayretin onda birini olsun kendini, kendi iç dünyasını tanımak için harcamaz?
Kâinatın sırlarını çözme uğrunda sarf ettiği çabanın az bir kısmını olsun kendi mahiyetini öğrenmeye yöneltmez?
Her şeyin nedenini, niçinini, nasılını öğrenmeye kalktığımız kadar, zayıf ve kuvvetli yönlerimizi, kabiliyetlerimizi, duygularımızı ve bunların nasıl kullanılacağını bilebilseydik zarar mı ederdik?
Her şeyin en iyisini, en güzel ve en mükemmelini arzuladığımız halde, kendimizi de tekâmül ettirme ve kâmil insan olma yolunda didinseydik az mı kazançlı olurduk?
Seküler dünya, insanı "araçlarda zengin, amaçlarda yoksul" bırakmıştır. Bunu, meşhur yazar Aleks Carrel, “İnsan Denen Meçhul” isimli eserinde şöyle ifade eder:
"Herkes servet ve konforu artıran şeylerle ilgileniyor. Fakat hiç kimse birbirimizin bedensel, fonksiyonel ve akli vasıflarımızı geliştirmenin bir zaruret olduğunu düşünmüyor. Zekânın ve iç duyguların sıhhati, ahlak disiplini ve manevi gelişimde organik sağlık ve mikroplu hastalıkların önlenmesi kadar zaruridir."
İnsan, bütün problemlerin hem kaynağı, hem de çözümü. Çevreyi de insandan ayrı ele almak, insanı dönüştürmeksizin çevre problemlerine çözüm bulmaya çalışmak boşuna çaba. Kirlenmenin ilk önce nelerden kaynaklandığını araştıran bilim adamları, önce zihinlerin ve ruhların kirlendiğini, sonra zihni, ruhları ve insani duyguları kirlenmiş insanların sosyal ve tabii biyolojisiyle çevreyi kirlettiğini tespit etmişlerdir.
Zihinlerdeki ve ruhlardaki kirlenme, sadece biyolojik ve fiziki çevreyi kirletmekle kalmamış, aynı zamanda sosyal çevreyi de aşırı derecede kirletecek sosyal krizlerin sürekli patlak vermesine yol açmıştır.
Günümüzde dehşet verici bir ruhi kirlenmeyle karşı karşıyayız. Bütün dünyada çevre kirlenmesinden söz ediliyor. Dünyada hemen her üniversitede, çevre mühendisliği bölümleri var. Çok sayıda kurum ve uzman çevre kirlenmesi üzerinde çalışıyor. Ruhi kirlenmeyi araştıran kurumlar olmadığı gibi, konunun gündeme getirilmesinden bile korkuluyor. Hâlbuki asıl kirletme sebebi ruhi kirlenmedir. Oysa ruhi kirlenmenin ortaya çıkardığı sorunlar yanında, çevre kirlenmesi çok zararsız kalır. Çünkü ruhi kirlenme sonucunda; savaşlar oluyor, aileler dağılıyor, içki tüketimi, uyuşturucu kullanımı artıyor, aile içi ve dışı şiddet giderek hız kazanıyor.
Allah ve kutsal değerler ile bağını koparmış insanlar, kirlenmenin ve tehlikenin asıl kaynağıdır. İnsan aşırı kazanma ve tüketim çılgını olunca; insanın insanla, insanın tabiatla ilişkisi sorunlu hale geldi. İnsan önce anlamını yitirdi sonra da yaşadığı zemini hızla tahrip etmeye başladı. Zira Allah'a inanmayan, kendini bilmeyen insan, çevresiyle de problemli olur.