Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İrfan Mektebi

Osman Nuri Topbaş

Dinin Direği Namaz

  • 31 Ocak 2023
  • 348 Görüntülenme
  • 482. Sayı / 2023 Şubat



Namaza olan iştiyak ve muhabbet, gönüldeki Allah sevgisinin bir tezahürüdür. Allah’ı seven, O’nun emrini de severek ifa eder. Çünkü namaz; Cenab-ı Hak’la bir mülâkat, bir buluşma ve beraberliktir. Bizler de sabırla, yılmadan, Allah’ın sevdiği amelleri ifa etmeye çalışalım ki, Allah da bizi sevsin. Zira Allah kulunu sevdiğinde, sevdiği amellerin sevgisini de lütfeder, onları tarifsiz bir lezzet duyarak ifa edebilmeyi nasip eder.

 

Makbul bir namaz, kulu fahşâ ve münkerden korur, kulun iç dünyasını Rabbe yakınlaşmanın feyz ve ruhaniyetiyle doldurur. Her insan kendisinde bu hallerin ne kadar bulunduğuna bakarak, kıldığı namazın makbuliyet seviyesini tespit edebilir.

 

 

Rasûlullah (sav) Efendimizin namaz hassasiyetine bakmalıyız. Efendimiz (sav):

“Rükûsuz (namazsız) bir dinde hayır yoktur.” (Ebû Dâvûd, “Harâc”, 25-26) buyurmuştur.

Yine bir başka hadis-i şeriflerinde; hesap gününde ibadetlerden ilk sorulacak sualin “namaz” hakkında olacağını, eğer kul, namazlarını Allah’ın razı olduğu şekilde eda etmişse kurtuluşa ereceğini, aksi hâlde hüsrana uğrayacağını haber vermiştir. (Bkz.Tirmizî, “Salât”, 188/413; Nesâî, “Salât”, 9/462)

Yine Efendimiz (sav) son nefeslerini verirken de üç defa; “Namaz hususunda Allah’tan korkunuz!” buyurmuştur. Ardından bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra yine “Namaz, namaz!..” diye tekrarlayarak muazzez ruhunu Rabbine teslim etmiştir. (Bkz.Beyhakî, Şuab, VII, 477)

Hazret-i Ömer (ra) suikasta uğrayıp ağır yaralandığında, kan kaybından bayılıyor, kendisini bir türlü ayıltamıyorlardı. Fakat namaz vakitleri girdiğinde biri kulağına eğilip;

“–Namaz yâ Ömer, namaz!” diye seslenince, hayret verici bir iradeyle ayılıyor ve o hâliyle namazını eda ediyordu. Ardından da:

“–Namazı olmayanın İslâm’da yeri yoktur!” deyip tekrar kendinden geçiyordu.

Rasûlullah (sav) Efendimizin kapısında geceleyen, Ona abdest suyunu hazırlayıp lâzım olan şeyleri getiren Rebîa bin Kâʻb (Ebû Firâs) (ra) şöyle anlatır:

“Rasûlullah (sav) bir gün bana:

‒Benden iste, vereyim, buyurdu. Ben de:

‒Yâ Rasûlâllah! Müsaade buyurun, bir düşüneyim, durumuma bir bakayım, dedim. Efendimiz (sav):

‒Peki, düşün, durumuna bak, buyurdu.

Düşündüm ve kendi kendime; Dünyaya ait menfaatler çabuk bitip tükenir. Ben, kendim için, ahiretle alâkalı bir faydayı tercih etmekten daha hayırlı bir şey görmüyorum, dedim. Sonra da Efendimiz (sav)’in huzur-i âlîlerine çıktım. Bana:

‒İhtiyacın nedir? buyurdu.

‒Yâ Rasûlâllah! Bana şefaat et de Rabbin beni cehennemden âzâd eylesin! dedim. Rasûlullâh (sav):

‒Böyle demeni sana kim söyledi? buyurdu.

‒Vallahi Yâ Rasûlâllah, kimse söylemedi. Lâkin durumuma baktım ve gördüm ki; dünya, ehlinin elinde durmuyor, hemen zeval buluyor. Bu sebeple ahiretim için bir şey istemek, bana daha sevimli geldi, dedim.

Rasûlullah (sav) de: O hâlde çok secde ederek kendin için bana yardımcı ol!” (Ahmed, IV, 59; Bkz. Müslim, “Salât”, 226) buyurdu.

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de ehemmiyetine binaen 99 yerde “namaz”dan bahsediyor.

Namaza Cenab-ı Hak davet ediyor. “…Secde et ve yaklaş.” (Alak, 96/19) buyuruyor.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

482. Sayı Şubat 2023