Namaz, rehber-i zamandır. Namazlı zamanlar dertli ruhlara dermandır. Namaz ile zaman ayrılmazlığını idrak edenler için hayat saadetten bir harmandır. Zaman; dehr, vakt ve ân gibi kavramlarla da ifade edilir. İnsana verilen ömür sermayesi, ister nefeslerle sınırlı olsun, isterse vakitle belirlenmiş olsun, zaman idrakinin cereyan ettiği en önemli alandır. İnsan, hayatı bir zaman ve vakit ölçüsü ile idrak etmektedir. Bu yüzden hayat, zamanı kullanma ve değerlendirme ameliyesi sayılabilir. İşte bu zamanı kullanma ameliyesinin kılavuzu namazdır.
Müslüman olarak hayatımıza, ömrümüze, zamanımıza verdiğimiz kıymet, kıldığımız namaz kadardır. Namaz hayatımızda sadece bir zaman kesitini değil, bütün zamanları kuşatan bir ibadettir. Namazsız kalmış zaman, insanın zindanıdır. Allah’ın arzının tanzim ve tezyini namazla mümkündür. Yeryüzünün sulh ve salahı namazla gerçekleşir. Bunun aksini iddia edenler, kendi cehaletlerine kurban gidenlerdir.
Namaz, hayatta iken hayatta olmaktır. Hayatı Allah için kılıp zaman israfından kurtulmaktır. Namaz zamanı hesaplamaktır, günlük zamanı beşe bölmektir. Türkçe namaz kelimesini tersine okursanız zaman olur, zamanı kelimesini tersine okursanız o da namaz olur. Bu, bir tevafukî ilahidir. Bir Müslüman için namaz demek zaman demektir, zaman demek namaz demektir. Terk-i namaz eyleyenler, zaman nimetini zayi edenlerdir.
İslâm medeniyeti zaman merkezlidir. İslâm’da her şey zaman önceliklidir. İbadetlerde de, günlük yaşantıda da bu böyledir. İslam’da ibadet gün ve saatleri, iş ve mesai vakitleri zaman öncelikli olarak programlanmaktadır. Namazda aslolan zamandır. Namazın vakti girmeden namaza ait mekânın bir esprisi yoktur. Çünkü vakit girince namaz her yerde kılınabilir. Zaman aslında kulluk ve imtihan gayesiyle yaratılan insanoğlunun ahiret güzergâhı üzerinde geçmek zorunda olduğu bir tüneldir. Zaman tüneli insanın, kendisinin farkında olmasına yarar. Namaz, bu farkında olma bilinciyle kılınır. Zaman, insanların çok azının farkında olduğu ama çoğunun hovardaca savurduğu önemli bir ömür sermayesidir. Nitekim Allah Rasûlü (sav): “İki nimet vardır ki insanların çoğu onların kadrini bilmez. Bu iki nimet sıhhat ve boş zamandır.” (Buhârî, “Rikak”, 1, İbn Mâce, “Zühd”, 15) buyurur.
Namaz, rehber-i zamandır. Namazlı zamanlar dertli ruhlara dermandır. Namaz ile zaman ayrılmazlığını idrak edenler için hayat saadetten bir harmandır. Zaman; dehr, vakt ve ân gibi kavramlarla da ifade edilir. İnsana verilen ömür sermayesi, ister nefeslerle sınırlı olsun, isterse vakitle belirlenmiş olsun, zaman idrakinin cereyan ettiği en önemli alandır. İnsan, hayatı bir zaman ve vakit ölçüsü ile idrak etmektedir. Bu yüzden hayat, zamanı kullanma ve değerlendirme ameliyesi sayılabilir. İşte bu zamanı kullanma ameliyesinin kılavuzu namazdır.
Zaman; insanın en büyük sermayesi, namaz ise bu sermaye ile yapılacak en kârlı bir ticarettir. Akıllı tüccar sermayesini en iyi şekilde kullanan tüccar olduğu gibi, akıllı Müslüman da zamanını namaza göre tanzim ederek en güzel şekilde değerlendiren insandır. Namaz, hayatın veciz bir kompozisyonudur. Ciddi ve kararlı başlangıcı, dik ve sağlam duruşu, doğru sözü, sağlam söylemi, güçlü ve oturaklı ilkeleri, istikbale yönelmeyi, doğru ve isabetli eğilimi, selim bir sonucu ifade eder. Namaz; zamanda istikameti ve istikrarı yakalamaktır.
İstikameti, istikrarı ve istiklali namazda yakalamak, zamanı kuşanmaktır. Namazsız kalan zaman tarafından kuşatılan köle ruhlu bir uşaktır. Namaz mutlak bağımsızlığı, istiklali şart koşar. Mesela cemaatle kılınan namazda imam, şayet sonradan gelenin sözünü dinleyip ona uyarsa namaz bozulur. Bu nedenle namaz mutlak olarak kendisine odaklanılmasını ister. Ama bazıları namazda sehven bir takım şeyler yaparlar. Dışarıdan komut alırlar. İthal sözleşmelere kulak verirler. Bu nedenle tam manasıyla odaklanamazlar. Namazın mana ve maksadından habersiz bir şekilde namazı kılarlar. “Onlar namazlarından gafildirler.” (Mâûn, 107/5) İbn Abbas (ra) diyor ki: “Eğer “fî salâtihim” (namazda) denilseydi, ayet müminler hakkında çok korkutucu bir tehdit ifade ederdi.” (İmam-ı Kurtubî, Câmi liAhkami’l-Kur’an, 20/212) Namazda insan zaman zaman başka düşüncelere dalıp gaflete düşebiliyor. Bu itikadî bir mesele değildir. Namazdan gafil olmak ise salâtın, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyan o dönüştürücü özelliğinden gafil olmak; ibadeti âdet hâline getirerek otomatik bir davranışa dönüştürmek; niçin/kim için kıldığı bilincinden uzak bir şekilde kılmak. Namaz kılmakla birlikte hayatlarından kötülüklere ve kötülere pay ayıranlar, kıldıkları namazın şuurunda olmayanlardır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız