Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Siyer'i Nebi

Muhammed Emin Yıldırım

Sabır ve Namaz

  • 31 Ocak 2023
  • 435 Görüntülenme
  • 482. Sayı / 2023 Şubat



Sabır; direnmektir, karşı koymaktır, o musibeti saadete çevirmenin yollarını aramaktır. Salat ise; namazdır, fiili ve kavli dualardır. Sabır ve Namaz; ilahî yardımın ulaşmasının şartıdır. O halde bir Müslüman, musibetlere karşı İslamî sorumluluğun gereği olarak sabır ve namaz ile Allah’tan yardım dilemelidir. Ama bu iki eylemde sadece söz ile slogandan öteye geçmeyen bazı söylemlerle ne yazık ki olmuyor, bu bir aşk işidir, bir sevdadır.

 

 

 

Ne zaman bir musibet ve bela ile karşı karşıya kalsam, bir mekânda; tek başıma seslice ve defalarca Bakara Suresinin 152 ile 157. ayetlerini okur, Vahyin ecza dolabından derdime derman ararım. Hiçbir söz ve hiçbir metin, bu ayetler kadar bende; böyle durumlarda tesir oluşturmuyor, yüreğime sükûnet vermiyor. İlahî kelamın akılları ikna eden, gönülleri ise tatmin edip; itminana kavuşturan özelliğinin sayesinde, en zorlu zamanlarda Vahiy imdadımıza yetişerek bizlere dert ortağı, sırdaş ve yoldaş oluyor. Çünkü Kur’an; derdi veren otoritenin sunduğu ilahî reçetelerdir. Bizlere düşen ise bu reçeteleri doğru tahlil ve tatbik ederek, hastalıklarımızı tedavi etmektir.

Bahsettiğim ayetlerin hepsini burada tahlil edecek değilim, sadece 152 ve 153. ayetler üzerine birkaç tespit yapmaya çalışacağım. Ancak bu tespite geçmeden, musibet ve belanın nasıl anlaşılması gerektiğini, Sahabe nesli ile bizlerin algılayışlarındaki en temel farkı anlatacak bir örnek vermek istiyorum: Hz. Ömer döneminde sahabi hanımlarından birinin çocuğunun, başına bir kaza gelir ve yaralanır. Biri; vâmüsibeta / vay başımıza gelen musibet diye haykırarak sahabi hanıma bu olayı haber vermek ister. Heyecanla hanımın yanına varan bu insanı teskin etmek, yine Hz.Peygamber’in terbiyesinde yetişmiş hanım sahabiye düşer; ve sorar: “Ne oldu? Ne bu hal? Neymiş bu büyük musibet? Düşmanlar İslam topraklarına mı saldırdı?” Denilir ki: Hayır. “Müslümanların halifesi mi öldürüldü?” Denilir ki: Hayır. “İslam’ın mukaddesatları ayaklar altına mı alındı?” Denilir ki: Hayır. “O zaman ortada musibet adına bir şey yok demektir.”

İşte sahabenin dünyasında musibetin gerçek anlamı budur. Onlar Allah’tan kendi nefislerine gönderilen her türlü bela ve musibetin bir rahmet olduğu bilinci ile hareket ediyorlar ve ortalığı velveleye vermeyi akıllarından bile geçirmiyorlardı. Ama İslam’a ve onun mukaddesatlarına olan saldırıları en büyük musibet olarak görüyor, uykuları kaçıyor ve çözümü için her türlü imkânı seferber ediyorlardı. İslam’ın mukaddesatlarına olan saldırılara ise sahabe; iki eylem ile karşılık veriyorlardı. Neydi bunlar biliyor musunuz? Sabır ve Namaz

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

482. Sayı Şubat 2023