Modern kent, kalabalık yığınlardan oluşan insanın sürgün yeri gerçekte: İnsanın insan olabilmesi, kalabalıkların ortasındaki sürgün yerinde yitirdiği insanî özelliklerini hatırlayabilmesi için, kentten, kent sürgününden kurtulabilmesi şart.
Kutlu kitabımızda, bütün peygamberlerin şehirlere gönderildikleri açıkça vurgulanır: Çünkü şehir, âlemin, varlıklar âleminin özü ve özetidir. İnsan da, zübde-i âlemdir: Âlemin, kâinatın, tabiatın ve bütün varlıkların dengesini korumak, sadece insanlar arasında, sadece inananlar arasında değil, bütün yaratılmışlar arasında mizanı, dengeyi, ölçüyü, adaleti temin ve tesis etmek ve teminat altına almakla mükellef kılınmıştır insan.
Önümüzdeki 10 yılda gelecek 100 yılın tohumlarını ekemezsek, yok oluruz, demiştim.
Başta eğitim olmak üzere, fikir, sanat, kültür, medya ve gençlik’te medeniyet dinamiklerimiz ekseninde devrim yapamazsak, yaptığımız maddî atılımların hepsi boşa gider; geleceğe emin adımlarla yürümeyi geçtim, varlığımızı sürdürebilmemiz de tehlikeye girer.
Bu arada umudunu bize bağlayan mazlum ümmetin umutları da suya düşer.
Medeniyetler, şehirlerde yeşerir.
Bütün peygamberler, şehirlere gönderilmiştir. Bu mesele üzerinde derinlemesine kafa yormak zorundayız.
İlkemiz şu olmalı burada: Din, Mekke’de hayat bulur; Medine’de hayat sunar; medeniyet sürecinde de hayat sunar bütün insanlığa ve varlığa...
Bu yazıda hem seküler kent fikri hem de Müslüman şehir / Medine tasavvuru konusunda bir iki cümle kurmak niyetindeyim.
Öncelikle, burada kent ile şehri ayrı anlamlara sahip iki ayrı “dünya” olarak görmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum bir kez daha.
Kaldı ki, Batılı düşünürler bu meselede zihin açıcı fikirler geliştirdiler. Sözgelişi, Deleuze, kent'i / city'yi, “garnizon” metaforuyla açıklarken; medine'yi / şehir'i “galaksi” metaforuyla ifade eder.
Bu ayırım, son derece kışkırtıcıdır; bu mesele üzerinde çok yazdığım için bu kadarla yetiniyorum burada.
Paul Virilio, modern seküler kentlerin “ölü mezarlıkları” andırdığını söylerken hiç de yabana atılmaması gereken bir tespitte bulunur.
Sekülerleşmenin ürünü kentleşme, şehri öldürdü çünkü. Sadece şehri değil; insanı da.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız