İnsan var oluşundan itibaren topluluk hâlinde yaşamış, maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşıladığı yerleşimleri köy, kasaba, şehir gibi isimlerle nitelemiştir. İslam kaynaklarında şehir daha çok siyasî ve hukuki bir yaklaşımla tanımlanmıştır. El-Maverdi, şehri “idari ve cezai kaideleri yürüten bir idarecinin, kazai hükümleri yerine getiren bir hâkimin bulunduğu yer” (Hüsnü Aktaş, Medeni Vahşet, s. 207) olarak tarif etmiştir. Molla Hüsrev’in tanımı da buna yakındır: “Mısr öyle bir mekândır ki; orada hadleri icra eden ve kanunları yürüten bir emir ve kadı bulunur.” (Kadir Canatan, “Bir Tanımlama Çerçevesi: İslam Kültüründe Şehir Kavramı,” s. 68) şeklinde tanımlamıştır. Şehir kurmak ve şehirleşme, insanın önemli keşiflerinden biridir. Zira barınma, güvenlik ve geçinme gibi insani ihtiyaçların en uygun şekilde karşılanabileceği yer şehirdir. Kur’an-ı Kerim’deki beyanlardan şehrin, insan ve toplum hayatını etkileyen nitelikli bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca şehirlerin huzurlu ve güvenli kılındığına işaret edilmektedir. Şehir her dönemde toplumların hayat biçimini ve inanç değerlerini taşıyan bir yapı olarak farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Şehirlerin kurulması konusunda farklı görüşler vardır. Kur’an’da Mekke, ummulkura / şehirlerin anası olarak nitelenir. Kâbe’nin etrafında Mekke şehrinin, İlk Çağ şehirlerinde tapınağın, Orta Çağ Hıristiyan şehirlerinde kiliselerin şehrin merkezinde yer alması, insanların hayatını doğrudan yönlendiren dinlerin şehirlerin kurulup gelişmesinde etkili olduğunu gösterir.
Medine kelimesi şehir anlamına gelmektedir. Medeni, şehirli; medeniyet de şehirli hayat anlamındadır. Medeniyet ve şehir birbirini tamamlayan unsurlardır. İnsan, zaruri ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra hayatta mükemmelliği arar. Böylece şehirli hayatın sınırları içinde yaşamaya razı olur. Medeniyet unsurlarını kısmen taşıyan kırsala nazaran şehrin imkânları daha geniştir. Sanat, edebiyat, mimari, bilim, musiki ve zanaat gibi faaliyetleri icra etmek isteyenler burada daha fazla destek ve çalışma imkânı bulur. Ortaya çıkan nitelikli ürünlerin, toplum tarafından anlaşılıp takdir edilmesiyle şehir, medeniyetin geliştiği zemin hâline gelir. Medeniyet öncüsü olan peygamberler, şehirlerden veya yerleşik kültüre sahip toplumların arasından seçilmiştir. Toplumda çürüme ve yozlaşma, genellikle belirli bir gelişim aşamasına ulaşan şehir hayatında baş gösterdiğinden, peygamberler tebliğlerini genellikle şehir halkına yapmışlardır.
Kur’an’da, mamur edilen şehirlerin medeni toplumlar için nimet olduğu, ancak kıymetinin bilinmemesi durumunda sahiplerinden bu nimetin geri alındığı zikredilmektedir: “Allah şöyle bir memleketi misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan bolca rızık gelirdi. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına karşılık Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı.” (Nahl, 16/112) Şehirlerin de kimliği vardır. Şehrin kimliği, o şehirde yaşayanların dünya görüşleri, inançları ve gelenekleriyle doğrudan alakalıdır. Şehrin mekânları bu değerler doğrultusunda şekillenir. Bir şehri tanımak için sahip olduğu medeniyet birikimine bakmak gerekir. Antik Dönem şehirlerinden Roma ve Atina, Hıristiyanlara ait şehirlerden Paris ve Viyana ve Müslümanlara ait şehirlerden Mekke, Medine ve İstanbul ait oldukları inanç dairesinin medeniyetini temsil eden merkezlerdir.
Şehirlerin kendilerine özgü bir ruhu vardır. Bu özelliği tam olarak İslam şehirlerinde görmek mümkündür. Mabet, mektep, mahalle, sokak, ev, konuşulan dil, müzik, şiir, yeme-içme ve giyim-kuşam bu ruhtan izler taşır. İslam şehrinde komşuluk ilişkileri üst seviyededir. Çevre temizliğine ve tanzimine dikkat edilir. Şehir, mensubu olduğu milletin kültür ve medeniyet birikimini nesilden nesle aktarımda önemli bir köprü vazifesine sahiptir. Müslümanlar kendi hayat anlayışları doğrultusunda yeni şehirler kurmuşlar veya daha önceden kurulmuş olan bazı şehirleri yeniden planlamışlardır. İslamiyetle birlikte şehircilik alanındaki ilk düzenlemeler Rasül-i Ekrem (sav) tarafından hicretten sonra kendisine nispetle Medinetü’n-Nebi adını alan Yesrib’de yapılmıştır. Bu süreçte İslam şehir modeli ortaya çıkmıştır. İslam şehrinin ortaya çıkmasında, İslamiyet’i bir bütün olarak yaşayabilmek, öğrenebilmek ve öğretebilmek için belirli iskân yerlerine ihtiyaç duyulması etkili olmuştur.
Kıymetli okurlarımız, bu sayımızda sizlerin huzuruna, içinde yaşamış olduğumuz şehirlerin İslami kimliğe ve ruha sahip olmalarına vesile olması umut ve duasıyla “İslam Kültür ve Medeniyetinde Şehir” dosyasıyla çıkıyoruz.
Değerli yazarlarımıza, makaleleri ile elinizde ve gönlünüzde olmamıza vesile oldukları için en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz vefalı ve fedakâr okurlarımızı, İslam Kültür ve Medeniyetinde şehir tasavvuru, mimarisi, ruhu ve yaşantısı hakkında tatmin edici bilgilere ulaşmak için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.