Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Satırdan Sadra

Adil Akkoyunlu

Bayramlarımız Bayram Ola

  • 05 Haziran 2018
  • 1993 Görüntülenme
  • 426. Sayı / 2018 Haziran



Bundan sonraki oruçlarımız -vahiyle işaret edildiği gibi- yine yılın belirli ayında olacak belki ama zorbaların zoruyla ömür boyu iftarsız olmayacak inşallah. Zalimler, baskıyla kendi keyifleri ve zevkleri için insanları açlığa, yoksulluğa ve çile çekmeye mahkûm edemeyecekler artık. Zulüm, hiçbir zaman uzun ömürlü olamamıştır.

 

Nice zamandır devam eden zulüm, işkence ve baskılara rağmen Müslümanlar, canlarına ve mallarına verilen zararı belki önleyemediler ama imanlarına toz kondurmadılar. Canlarını da, mallarını da inançlarına siper ettiler. Gerektiğinde aç kalmasın diye canlarıyla, susuz kalmasın diye kanlarıyla beslediler inandıkları davayı.

 

Zalim ve zorbalar, elimizden aşımızı ve ekmeğimizi alarak, zulmederek hiç iftar ettirmeden yıllarca oruç tutturdular bize. Müslümanların akan kanları ve gözyaşlarıyla mutlu oldular. Huzuru, huzursuzluk çıkarmakta aradılar. Bunun için öldürdüler, yıktılar, yaktılar… Bu böyle devam etsin istiyorlar. Devam etmeyecek inşallah. İftar zamanı artık. Bayram yaklaşıyor.

 

 

Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Resulullah(sav), Medine'ye geldiğinde Medinelilerin iki (bayram) günleri vardı. O günlerde oynayıp eğlenirlerdi. Bu iki gün(ün mana ve mahiyeti) nedir? diye sordu. Biz cahiliye devrinde bu günlerde eğlenirdik, dediler. Efendimiz: Allah, bu iki bayramınızı onlardan daha hayırlı diğer iki günle değiştirdi: Kurban bayramı, Fıtır(Ramazan) bayramı.” (Ebu Davud, “Salat”, 245, (1134); Nesai, “Iydeyn” (3, 179) buyurdu.

Sıkıntılı günlerinde bile bu iki bayramı bayram olarak kutlamıştı Son Nebi (sav).

Yıkanır, temizlenir, güzel giysilerini giyer, taranır, kokulanır, bayram namazına giderdi. Genelde gittiği yoldan geri dönmez, başka yoldan dönerdi evine.

“Haberiniz olsun, bu bayram günleri yemek, içmek ve zikir günleridir." (Ebu Davud, “Edâhî”, 10, (2813); İbniMace, “Edâhî”, 16 (3160) derdi.

Ramazan ve Kurban bayramından başka bir de yüreğimize kurşun gibi oturan dünyevi daha büyük bir bayramın yıllardır hasretlik sancısıyla kıvranıyor, gözyaşı döküyoruz.

Nice yıldır iftarsız oruç tutuyoruz.

Dedem de, babam da o kutlu bayramın hasretliğiyle dünyaya gözlerini kapadılar.

Biz de belki görmeyeceğiz ama çocuklarımız görecek inşallah.

Müslümanların iftar zamanı artık.

Bayram yaklaşıyor. Üzerimize kâbus gibi çöken kara bulutlar dağılıyor. Dünyamız, yeni bir günün mutluluğunun doğum sancılarını çekiyor.

Allah’ın izniyle hiçbir şeytani şer güç engelleyemeyecek artık bu gelişmeyi. Allah (cc), nurunu tamamlayacak; karanlığı aydınlığa çevirecektir. İnanmayanlar istemese de… Aslında bu diriliş ve kıyam, zalimlerin de mutluluğu ve kurtuluşu olacak. Keşke bilseler.

Bundan sonraki oruçlarımız -vahiyle işaret edildiği gibi- yine yılın belirli ayında olacak belki ama zorbaların zoruyla ömür boyu iftarsız olmayacak inşallah. Zalimler, baskıyla kendi keyifleri ve zevkleri için insanları açlığa, yoksulluğa ve çile çekmeye mahkûm edemeyecekler artık. Zulüm, hiçbir zaman uzun ömürlü olamamıştır.

Nice yıllar geçti; ne sıkıntılar, sürgünler, ikna odaları, zindanlar, ambargolar, baskılar gördü, ne çileler çekti bu insanlar! Kutlu kitaplarını okumalarının suç sayıldığı, ibadet yerlerinin, kışla, hapishane, samanlık, ahır olarak kullanıldığı kara günleri tarih utanarak kaydetti sayfalarına. Doymadılar zulmetmeye, baskılarına, işkencelerine… Neredeyse unuttu inananlar gülmeyi, sevinmeyi, huzuru, mutluluğu, esenliği… Yıllar geçti, gülmedi yüzleri. Sadece gözyaşları arkadaş oldu ve teselli etti onları.

Zevke ve keyfe düşkünlükte sınır, hak, hukuk tanımayan bir özgürlük anlayışına sahip sorumsuz kimseler, iftar etmemizi istemiyorlar bizim. Tahammülsüz, hırçın ve saldırgan tutumlarıyla hep aç, susuz kalarak, sıkıntı çekerek, sabrı soluyarak (iftar etmeden) ölene dek oruca devam etmemizi istiyorlar. Her iftar etmek istediğimizde çekip aldılar soframızı önümüzden. Başımıza vurup aldılar ekmeğimizi elimizden.

İstiyorlar ki; biz, ömür boyu iftar etmeden hep oruç tutalım ve kendilerinin haksız kazançlarla elde ettikleri sofralarına / servetlerine hizmet etmeye devam edelim. Asla adil paylaşım olmasın…

İstiyorlar ki; biz hep kendilerine muhtaç olalım. Servet, sadece kendi aralarında dolaşan bir meta olsun. Ve biz sürekli kendilerine el açalım… Veren değil; isteyen el olalım. Kendileri efendi, biz köle olalım… Onların keyiflerine ve zevklerine hizmet edelim hep.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

426. Sayı Haziran 2018