Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Kalemden Kelama

Huzeyfe Talha Çetin

Bayramlarda Birlikte Bayram Yapma Ruhunu Niçin Kaybettik

  • 05 Haziran 2018
  • 1963 Görüntülenme
  • 426. Sayı / 2018 Haziran



Peygamberimiz, bayramları, Müslümanlar için yardımlaşma, dayanışma ve sevinç günleri ilan ederek, bugünlerde, insanların gülüp eğlenmelerine izin vermiştir. Hem dini hem de sosyal yönü olan bu bayramlar, Müslümanların kaynaşmasına vesile olduğu gibi yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesine de imkân sağlamaktadır.

 

Gerçek hayat, yerini sanal âleme terk etti. Bayram ziyaretlerinin yerini, turistik yerlerde tatil yapmak aldı. Samimice gidip elini öpüp koklayarak dualarını alacağımız annemiz, babamız, kardeşlerimiz, amca ve dayılarımız, görüntülü ya da görüntüsüz telefonlarla aranarak durum idare edilir oldu. Tabir caizse bugün büyükler yorgun ve yatakta, küçükler Bodrum sahillerinde yatta.

 

Çözüm fabrika ayarlarımıza tekrar dönmektir. Kişinin akraba ve yakınlarıyla alâkasını devam ettirmesi, onları koruyup gözetmesi, yani sıla-i rahimde bulunması, dinimizin çok ehemmiyet verdiği esaslardan biri, hatta doğrudan imanla ilgili bir hâdise olduğu inancına tekrar dönülmelidir. Çünkü akrabalık ilişkileri, Cenab-ı Hakk’ın Rahman sıfatının bir tecellisi olarak merhamet ve şefkat temelleri üzerinde bina edilmelidir.

 

Değişim, her şeyin kaderinde vardır. Onun için “Değişmek, değişmeyen tek şeydir” denmiştir. Başta eşya da dâhil olmak üzere, hiçbir şey olduğu gibi kalmamaktadır. İslam’ın da değişmeyen sabitleri vardır ki, buna “Makâsıdu’ş Şeria” denir. Bir de bu maksatların gerçekleşmesini sağlayan vesileler vardır ki onlar zamanın değişmesi ile değişir. Ona da “Vesâilü’ş Şeria” denir.

Değişim iyi yönde olursa, beraberinde “gelişimi” ve “olgunlaşmayı” getirir. Kötü yönde olursa, “bozulmaya” ve “savrulmaya” sebep olur. Bayram kutlamalarımızdaki değişim, bizi olgunlaştırma yerine savurmakta ve değerlerimizden uzaklaştırmaktadır.

Peygamber Efendimiz, bayram sabahı güzel elbiseler giyinip mescide giderdi. Bayram namazına kadınlar ve çocuklar da iştirak ederdi. Efendimiz, bayramı sevinç günleri ilan etmişti.

Arapçada bayramlaşmanın karşılığı “aid” dir. Aid, sevincin paylaşılması anlamına gelir. Zaten bayramın bayram olabilmesi için sevincin, güzelliğin paylaşılması gerekir. Rasulullah bu sevinci en üst seviyede paylaşırdı.

Meşru ölçüler çerçevesinde eğlenmenin bir ihtiyaç olduğuna inanan Efendimiz, Medine'ye hicret ettikten sonra Medinelilerin yılda iki bayram kutladıklarını görünce "Yüce Allah, size o iki bayram günlerine bedel olarak daha hayırlı iki bayram günleri ihsan buyurmuştur." (Ebu Davud, "Salât", 245; Nesâî, "İydeyn", 1) diye müjdelemiş, o günlerin Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı günleri olduğunu haber vermiştir.

Müslümanlar, bugünlerde birbirlerini ziyaret eder, bayramlaşır, yer, içer ve meşru bir şekilde eğlenerek günlerini neşe ile geçirmeye çalışırlar. Hz. Peygamber, bir başka hadisinde ise şöyle buyurmuştur: "Arefe günü, kurban günü ve "teşrik" günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bugünler, yeme içme günleridir." (Ebû Dâvud, "Savm", 50; Tirmizî, "Savm", 59)

Peygamberimiz, bayramları, Müslümanlar için yardımlaşma, dayanışma ve sevinç günleri ilan ederek, bugünlerde, insanların gülüp eğlenmelerine izin vermiştir. Hem dini hem de sosyal yönü olan bu bayramlar, Müslümanların kaynaşmasına vesile olduğu gibi yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesine de imkân sağlamaktadır.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

426. Sayı Haziran 2018