Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Başyazı

Abdullah Büyük

Recep Tayyip Erdoğan Bey İle İmtihan Halindeyiz.

  • 05 Haziran 2018
  • 3254 Görüntülenme
  • 426. Sayı / 2018 Haziran



Recep Tayyip Erdoğan ile Müslümanların arasındaki bağ politikadan kaynaklanmıyor. O bizim din kardeşimizdir. Müslüman, diğer bir Müslüman kardeşinin hak ve hukukunu korur. Yanlış yaptığında uyarır, gerekirse müdahale eder, ancak onu terk etmez.

 

Dünya bağlantılı konuları gündeme alarak hareket edersek, Suriyeli mazlum kardeşlerimizi, beline kadar çamura saplanmış Arakanlı dindaşlarımızı nereye koyacağımızı bir daha gözden geçirelim. Mısır zindanlarında mahkûm olan Mursi’mizi nereye koyacağız? Ahiret sorgulanmamızda Hasan el Benna bizden şikâyetçi olursa, cevabımız ne olacaktır? Murdar İsrail’in, Filistinli kardeşlerimize yaptıkları zulmün dosyası açılınca, Rabbimize karşı nasıl cevap vereceğiz?

 

 

Farkında olsak da, olmasak da her şey ile imtihan halindeyiz. Soğukkanlılığımızı muhafaza ederek hareket etmek zorundayız. Çünkü toz büyüklüğünde olan şeylerden de imtihan olacağız.

Önümüzde çok ciddi bir imtihan vardır. 24 Haziran imtihanı. Çocuklarımızdan, ihtiyarlarımıza, komşularımızdan İslam alemine, hastalarımızdan gençlerimize kadar her şeyden ve herkesten imtihan olacağız. Bu imtihanı ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Bunun başka bir izahı yoktur. Hayırla da şerlerle de imtihan olmuyor muyuz?

İsrailoğulları hem Hz. Musa ile hem de Firavun ile imtihan edilmedi mi? Kazananlar da oldu, kaybedenlerde…

İslam tarihinde bunun örnekleri çoktur. Mesela, Peygamberimiz bir hadisinde mealen şöyle buyururlar: “Muhakkak ki Allah, bu dini Facir adamla da kuvvetlendirir, takviye eder.” (Buhari, “Cihat”,77) Facir, burada kafir, münafık ve fasık olmak üzere üç anlama gelmektedir. O zaman mana şöyle olur: “Allah dilerse, kafir, münafık ve fasık bir adamın ile de dinine hizmet ettirebilir.”

24 Haziran imtihanını bir başka örnekle ele alalım: Peygamberimizin döneminde Bizans ile İran arasında bir savaş olmuştu. Bu savaşta Bizans mağlup olunca Müslümanlar çok üzüldü. Çünkü Bizans kitap ehli olmasına rağmen, İran Mecusi idi.

Dikkatinizi çekerim, Rabbimiz Rum Suresini indirmiş ve yakın zamanda Bizans’ın galip geleceğini müjdelemiş ve Müslümanlar bu habere çok sevinmişlerdi. İsterseniz, Rum Suresinin 2-3-4-5 ayetlerini bir daha okuyalım.

Yusuf Karadavi ki, ülkemizin de sevdiği ve saydığı bir alimdir. Diyor ki: "Çok sevdiğim ve beni seven yüce Türk-Kürt halkına sesleniyorum. Ülke halkı son yıllarda, farklı alanlarda kalkınmayı beraberinde getiren büyük bir sınav verdi ve başardı. Bu yoldaki başarının, İslam ümmetine hayırlar getirmesini umuyorum.”

Konuyu bir başka örnekle dile getirmek istiyorum.

Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamızın ikinci dönem seçiminde, yaşanmış olan bir olaya dikkatinizi çekerim. İstanbul Beyoğlunda gazete muhabirleri hayat kadınlarının tavrını öğrenmek için mülakat yapmıştı. Muhabir onlardan birine sordu: Oyunuzu hangi partiye vereceksiniz? Kadıncağızın cevabı: Necmettin Erbakan’a vereceğim, oldu. Muhabir şok olmuştu. Muhabir tekrar: Peki niçin onlara vereceksin? Dediğinde, cevabı şu oldu: Benim evde 8 yaşında bir kız çocuğum var. Kızımın, benim gibi bu yola düşmemesi için oyumu Necmettin Erbakan’a vereceğim… Temel Karamollaoğlu’nun kulakları çınlasın.

Recep Tayyip Erdoğan ile Müslümanların arasındaki bağ politikadan kaynaklanmıyor. O bizim din kardeşimizdir. Müslüman, diğer bir Müslüman kardeşinin hak ve hukukunu korur. Yanlış yaptığında uyarır, gerekirse müdahale eder, ancak onu terk etmez.

Meyhaneden çıkan sarhoşa bakışımız: “Bizim sarhoşumuz”, olmadığı müddetçe toplumsal barışı sağlamamız çok zordur. Bedenini gayr-i meşru yolda satanlara karşı tavrımız, “acaba onu, o yoldan nasıl kurtarabiliriz?” Olmazsa, çıkarcı Müslümanlardan oluruz. Verilecek oyların potansiyel gücü bu ve benzeri kötülükleri ıslah edecek niyeti ile tavır belirtiriz.

Konumuzun veya mesajımızın bir başka yönü ise sorumluluklarımızı ilgilendirmektedir.

Müslüman bir kardeşimiz olarak Receb Tayyip Bey’e yapılan saldırılardır.

Gerek batı ve gerekse içimizdeki sinsi ve açık tezgâh kuranların en üst saldırıya geçmiş olmalarıdır. Müslüman olarak bu saldırıları karşıdan mı izleyeceğiz yoksa mindere inmiş kardeşimize destek mi olacağız?

Tüm dünyada bireysel saldırıya geçmiş, toplumsal saldırıları organize etmiş ve kurumsal saldırı ile alaşağı edecek sinsi tuzaklar kurmuş odaklara karşı: Arkandayız, yanındayız, tavrımızı almayacak mıyız?

Dünya bağlantılı konuları gündeme alarak hareket edersek, Suriyeli mazlum kardeşlerimizi, beline kadar çamura saplanmış Arakanlı dindaşlarımızı nereye koyacağımızı bir daha gözden geçirelim.

Mısır zindanlarında mahkum olan Mursi’mizi nereye koyacağız? Ahiret sorgulanmamızda Hasan el Benna bizden şikayetçi olursa, cevabımız ne olacaktır? Murdar İsrail’in, Filistinli kardeşlerimize yaptıkları zulmün dosyası açılınca, Rabbimize karşı nasıl cevap vereceğiz? Senelerdir insanca ve Müslümanca yaşamaya hasret kalmış doğulu kardeşlerimizin ümidini boşa çıkardığımızda, onların ahlarına karşı, biz ayakta kalabilecek miyiz?

Ortada parti pırtı yok. Ortada dava var… Hak –batıl mücadelesi var, bu gerçeği unutmamalıyız. Yaşanmış bazı olayları mazeret göstererek hareket etmek, tavır almak, hesabı çok zor verilecek bir dosyadır, unutmayalım.

Eğer bu mesajımızı parti odaklı değerlendirecek olursanız, çok üzülürüm. İslam dünyasını da üzmüş oluruz.

Son olarak sizlere takdim edeceğim iki belgeyi vicdanımızı devreye koyarak okursak, sizlere minnettar olurum:

Mısır’da halkın oylarıyla iktidara gelen Muhammed Mursi’nin iktidarına son vermek için kurulan tuzağın üzerinde enternasyonal küfür mafyasının damgası vardır, lütfen bu gerçeği anlayalım.

Siz değerli kardeşlerimize ikinci bir belgeyi sunmak istiyorum:

22 Mayıs 2015 Cuma günü, Sudan Hartum’da Şehid Mescidi’nde dinlediğim cuma hutbesinin özetini sunuyorum sizlere: “Nerede İslam halifesi Abdülhamid? Nerede Osmanlı İmparatorluğu? Neden yıkıldı Osmanlı ve hilafet neden düştü? Yetmiş İslam ülkesinin bugün halifesi bulunmamaktadır. Çünkü Abdülhamid İsrail’in Filistin’de devlet kurmasına izin vermedi. Bundan dolayı Osmanlı paramparça edildi. Osmanlı İmparatorluğu’nun sahip olduğu, hüküm sürdüğü topraklarda bugün kırk dokuz farklı devlet kuruldu. Koca Osmanlı sadece Anadolu’da kaldı. Bununla da yetinilmedi. Yapılan inkılâplarla Anadolu’daki Türkler İslam’dan, kültürlerinden ve Arap Müslümanlarından uzaklaştırıldılar. Başörtüsü yasaklandı, ezanlar Türkçe okutuldu. Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık on yıldır bu zararları telafi etmek için çalışıyor.”

 

 

 

 

YAZININ TAMAMI YAYINLANMIŞTIR

 



 

 

 

 

 

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

426. Sayı Haziran 2018