Trump’ın, Filistin davasını tarihe gömmek amacıyla hazırlanmasını istediği planın şekillendirilmesi ve uygulamaya konması için bazı Arap ülkeleriyle işbirliğini artırması gerekiyordu. Bunun için de birinci derecede Suudi Arabistan’dan yararlanmak istedi. Trump, başkanlık koltuğuna oturmasından sonra ilk yurt dışı seyahatini Suudi Arabistan’a gerçekleştirdi. Bu ziyaretin Arap dünyasına dönük çeşitli planların hayata geçirilmesiyle irtibatı vardı.
Bu plan ABD’nin “Yüzyılın Anlaşması” olarak yutturmaya çalıştığı sinsi bir oyundur. Henüz tam olarak metni ortaya çıkmamış olan bu anlaşma planının üç temel amacı bulunmaktadır. Bunların birincisi Kudüs’ün doğusuyla batısıyla tamamen siyonist işgal rejimine bırakılması, Filistin tarafının bu şehirle ilgili bütün iddialarından vazgeçmeleri ve buranın artık işgal rejiminin başkenti olarak kabul edilmesi için bütün tavizleri vermelerinin sağlanmasıdır.
Aslında Mahmud Abbas’ın Filistin davasına sahip çıkma konusunda yeterince hassasiyet sahibi olmadığı, koltuğunu korumak için halkına zarar verecek büyük tavizler vermekten çekinmeyeceği, şu anda işgal rejimi hesabına Gazze’ye uyguladığı yaptırımların da onun gerçek tavrını gözler önüne serdiği söylenebilir.
Donald Trump’ın ABD başkanlığına seçilmesi en çok siyonist lobinin işine yaramıştır. Bunu Amerika’daki siyonist lobi de çok iyi tahmin ediyordu. O yüzden, Hillary Clinton’un kazanması ihtimalini de göz önünde bulundurarak onunla bağları koparmamak için bir yandan ona da destek veriyormuş gibi görünmesine rağmen gerçekte perde arkasından Trump’ı destekliyordu. Çünkü onun siyonistlere vaatlerinde gerçekçi ve samimi olduğunu, kazanmasının uluslararası siyonizmin her bakımdan lehine olacağını biliyordu.
Trump başkanlığa seçilmesinden sonra Filistin davasını tamamen tarihe gömmek ve işgalci siyonist devleti rahatlatmak amacıyla bir plan üzerinde çalışmaya başladı. Bu planla ilgili çalışmaları takip etmesi için de yahudi asıllı damadı Jared Kushner’i görevlendirdi. Bu amaçla damat Kushner’i en üst derecede müsteşarlık görevine getirdi.
Gayrimenkul ticaretiyle uğraşan yani bir iş adamı olan yahudi damat Jared Kushner'in diplomatik alanda bir bilgi ve birikimi yoktu. Kayınpederi Trump'a müsteşarlık yapması da işgal ettiği makamın gerektirdiği bilgi ve tecrübeye sahip olmasından değil Başkana yakınlığından kaynaklanıyordu.
Filistin meselesiyle ilgili görüşmeleri organize edebilmesi için diplomatik tecrübenin yanı sıra bu meselenin alt konularını ve kimin ne düşündüğünü, meseleye nasıl yaklaştığını da bilmesi gerekiyordu. Ancak bizim tahmin ettiğimize göre bu konuyla ilgili birikimi sadece yahudi kimliğinden kaynaklanan çok genel bilgilerden ibaretti. Meselelerin arka planı, tartışmalar, tarafların talepleri hakkında bir bilgi ve birikimi yoktu. Fakat onun bu konudaki eksiğinin meselelere vakıf bazı diplomatların ve özellikle ABD büyükelçisinin yanında dolaştırılması suretiyle giderilmesine çalışıldı.
Trump’ın, Filistin davasını tarihe gömmek amacıyla hazırlanmasını istediği planın şekillendirilmesi ve uygulamaya konması için bazı Arap ülkeleriyle işbirliğini artırması gerekiyordu. Bunun için de birinci derecede Suudi Arabistan’dan yararlanmak istedi. Trump, başkanlık koltuğuna oturmasından sonra ilk yurt dışı seyahatini Suudi Arabistan’a gerçekleştirdi. Bu ziyaretin Arap dünyasına dönük çeşitli planların hayata geçirilmesiyle irtibatı vardı. Ancak en önemli amaçlarından biri de siyonist işgal devletinin başını ağrıtan meselenin kesin bir şekilde tarihe gömülmesi planında Suudi Arabistan’dan yararlanılmasıydı. O yüzden Trump, damadı Kushner’in de bu ziyarete iştirak etmesini istedi.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız