Hakların çok konuşulmasının kışkırtıcı bir etkisi vardır. Haklar çok dile geldiğinde insanda haksızlığa uğramış hissi oluşur. Mevcut haklardan yeterince alamadığını düşünen insanda kızgınlık duymaya başlar. Hele bu çocuksa durum daha da tehlikelidir
Feministlerin derdi çocukların korunması falan değil, çocuklar üzerinden ülkede kargaşa çıkarmak. Aktif çalışan feminist derneklerinin büyük çoğunluğu PKK destekçisi, devlet düşmanı. Bu feminist derneklerine Avrupa fonlarından büyük paralar geliyor, ülkeye bu kazıkları atsınlar diye.
İlköğretimde bir çocuğun ailesini okula çağırıyorlar ve “Çocuğunuza şiddet uyguluyormuşsunuz” diye hesap soruyorlar. Aile çok şaşırıyor zira o güne kadar çocuğa fiske vurulmamış. Eve gelince çocuğa okulda neden öyle söylediğini soruyorlar. Çocuk “Çocuk hakları çocuk hakları diye anlatıp durdular, benim de öyle söyleyesim geldi” demiş.
Geçmiş yıllarda benim çocuklarımdan biri de “Dünya Çocuk Hakları Günü” okuldan eve geldiğinde “Anne benim çok hakkım varmış, bana ona göre davranın” demişti.
Hakların çok konuşulmasının kışkırtıcı bir etkisi vardır. Haklar çok dile geldiğinde insanda haksızlığa uğramış hissi oluşur. Mevcut haklardan yeterince alamadığını düşünen insanda kızgınlık duymaya başlar. Hele bu çocuksa durum daha da tehlikelidir. Çocuklarda muhakeme yeteneği tam gelişmediği için hakların konuşulması daha da kışkırtıcı olur.
Günümüz çocukları ve gençlerinin (ben nesli) çoğunluğu her şeyden önce kendilerini düşündükleri için ve ailelerini onların keyfi her isteğini karşılamak zorunda gördükleri için durum daha da vahim sonuçlar doğurabilir.
Son günlerde kaçırılan ve ölü bulunan çocuk cinayetlerinde bir tezgah var gibi duruyor. Çocukların cesedinin uzun süre bulunamaması ve bu süreçte sosyal ağlarda “devlet çocukları koruyamıyor” diye sürekli devlet aleyhine, din aleyhine ve erkekler aleyhine slogan atılması ve çocuklar henüz bulunmamışken cinsel istismar iddialarının olması ve ardından yurdun farklı yerlerinden kaçırılan çocuk haberlerinin gelmesi bir provakasyon ihtimalini düşündürüyor.
Çocuklara yönelik istismar haberleri ile başlayan ve kaçırılan çocuk haberleri çıktığından beri feministler artan bir baskı ile “çocuk hakları”nı gündeme getiriyorlar. En son iki küçük çocuğun öldürülmesi ile sosyal ağlarda çocuk haklarının kabul edilmesi gerekliliği ile ilgili yüzlerce tweet attılar.
Geçmişte Avrupa ülkelerine göre neredeyse yok denecek sayıda olan kadın cinayetleri ülkemizde feministlerin gayretleri ile arttı. Feministler cinayetleri bahane ederek “bir cinayeti bin cinayet” gibi gösterip medya desteği ile “Kadın hakları” diye diye İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasını ve 6284 ün çıkarılmasını sağladılar. Sonuç olarak; Kadına şiddet hiç olmadığı kadar arttı, boşanmalar hiç olmadığı kadar arttı…
Eylül ve Leyla’ nın kaçırılması ve günlerce bulunamaması ve bu süreçte feministlerin çocuk hakları ile ilgili hükümet üzerinde baskı kurmaya çalışmaları, işin içinde bir provakasyon ihtimalini artırıyor. Son günlerdeki çocuk cinayetlerinde kadın derneklerinin ne kadar parmağı var çok iyi araştırılmalı. Zira çocuk cinayetleri çoğunluğu devlet düşmanı olan feministlerin işine yarıyor.
Türkiye böyle senaryoların farklı versiyonlarını defalarca yaşadı, artık oyuna gelinmesin ve ders alınsın. Siyasilerimiz algı yönetimi ve manipülasyon üzerine eğitimler alsınlar.
Feministler, cinsel istismara ya da çocuk katillerine idam ya da ömür boyu müebbet gibi ağır cezalar verilmesine karşılar. Zira Avrupa ülkelerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre cinsel istismarın her çeşidi ve özellikle pedofili en çok LBGT’lerde var. Yani işin ucu kendilerine dokunur diye (bakınız feminist ve LBGT kardeşliği) korkularından feministler cinsel istismara, çocuk katillerine ağır cezalara karşılar.
Gerçi şu anda sadece kadın beyanı ile delilsiz, belgesiz erkekler mahkum edildiği için adalet mekanizması sağlam değil. Bu yüzden masum insanlara iftira ile ağır cezalar verilme ihtimali olduğu için idam, hadım ya da müebbet gibi ağır cezalar verilmeden önce kanunlar yeniden düzenlenmeli ve cinsiyet ayrımcılığının olmadığı adil yasalar getirilmeli sonra ağır cezalar verilmeli.
Yani farklı sebeplerle cezalar konusunda feministlerle aynı düşünüyorum. Çözüm noktasında ayrılıyoruz. Bana göre çözüm insan haklarına uygun, delil, belge, şahit ve uzmanların yapacağı iyi bir sorgulama ile şüpheye yer olmayacak şekilde suçu sabit olanlara idam da dahil en ağır cezalar verilmesi.
Feministlere göre ise çocukları her türlü kötülükten korumanın yolu cezaların artırılması değil “çocuk hakları”nı kabul etmek.
Sapıklar, katiller de “aman çocuk hakları var onlara dokunmayalım” deyip çocuklardan uzak duracak sanki. 6284 ü çıktı sonucu gördük, şimdi dertleri çocuk hakları kanunu çıkarttırmakta. Feministlerin niyetleri belli de hükümet nasıl oluyor da bu tuzaklara düşüyor?
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız