Düşünsenize... Hem bin yıl dünya tarihini yapmışsınız hem de kimliksiz, kişiliksiz, ruh kökleri kurutulmaya çalışılan bir travmanın eşiğine sürüklenmişsiniz!Batılıların fiilen sömürgeleştir(e)mediği bir ülke, içerden zihnen kendi kendini sömürgeleştirme aymazlığına soyunmuş!
Ülkesine âşık, bu ülkenin hâs çocuğu, medeniyet bilinci ve özgüveni yüksek, dünya çağında bir âlimdi. Bu ülkenin metamorfoz yemiş, celladına âşık aydınları, sömürge zihniyetli akademisi, Fuat Sezgin gibi bir dehayı bile yok saydı onyıl öncesine kadar!
Dünyanın tanıdığı, takdir ettiği ama bizim hiç tanımadığımız, sürgün ettiğimiz Fuat Sezgin Hoca, vefat etti.
Çok büyük bir âlimdi; emsalsiz ilim aşkı, yorulmak bilmez çalışkanlığı ve yazdığı eşsiz eserleri, onu, dünya çapında saygı duyulan bir ilim adamı yapmıştı.
Nev-i şahsına münhasır bir insandan, bir topluma, Allah’ın bir kaç yüzyılda bir lütfettiği bir dehadan söz ediyoruz.
Hayatı, Türkiye’nin yüzyıllık travmatik tarihinin özeti gibiydi. Yok oluşun eşiğine sürükleniş, toparlanış ve ayağa kalkış serüveni. Yüzyıllık zorlu maceramızı, kısaca böyle özetleyebiliriz.
Bin yıllık devâsâ bir medeniyet hazinesinin üzerinde oturup da, böylesine muazzam ve muazzez birikimi, inkâr etmeye kalkışmamız, tam bir yok oluş felâketinin, -kelimenin tam anlamıyla- intiharın eşiğine sürüklenmemizle sonuçlandı başlangıçta.
Düşünsenize... Hem bin yıl dünya tarihini yapmışsınız hem de kimliksiz, kişiliksiz, ruh kökleri kurutulmaya çalışılan bir travmanın eşiğine sürüklenmişsiniz!
Batılıların fiilen sömürgeleştir(e)mediği bir ülke, içerden zihnen kendi kendini sömürgeleştirme aymazlığına soyunmuş!
Sömürgecilerin bile yapmaya cesaret edemeyecekleri kadar bu ülkenin kültürel dinamiklerini dinamitlemiş, medeniyet ruhunu ve iddialarını yok etmişsiniz!
Ne var ki, bin yıl dünya tarihini yapan bir milleti yok etmek çok zordu. Medeniyet bilinci yok edilmiş, tarih bilinci linç edilmiş bir ülkenin çocukları, bu yok oluş serüvenine seyirci kalamazlardı.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız