Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Kardeş Ayetler

Prof. Dr. Ali Akpınar

Su ve Derya Ayeti

  • 09 Ekim 2018
  • 2118 Görüntülenme
  • 430. Sayı / 2018 Ekim
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Prof. Dr. Ali Akpınar
Tüm Yazı Arşivi



Suyun, ölü arzı yeniden yeşertmesi, ölülerin tekrar dirileceğinin en açık delillerinden biridir. İnsan kâinat ayetlerini bu gözle okumalı, su üzerine derinlemesine düşünmelidir. Bugün çoğumuz, sürekli olarak içtiğimiz ve ölçüsüzce tükettiğimiz su nimetinin farkında değiliz. Evlerimizdeki musluklarımızda akan o nimetin asıl sahibini tanımıyor, O’nu hatırlamıyoruz.

 

Kur’an’da kullanılan su kavramlarının hem dünya hem ahiret suları için kullanılması; suyun dünya ve ahiret nimeti olarak görülmesi ve kıymetinin bilinmesine işarettir. Kur’an’da söz konusu edilen bu sular, cennet suları olsa da dünyadaki sulara benzetilerek anlatılmıştır. Zira insan dünyadaki çok farklı şekillerde oluşan, kaynayan, farklı özellik ve güzelliklerde olan sulara aşinadır.

 

Su, her canlının yaratıldığı ana unsurlardan biridir. Yüce Yaratıcının Arşı da suyun üzerindedir. Su hayattır ve hayat sudandır. Su, temel bir besin olmanın yanında maddi ve manevî kirlerden arınma aracıdır. Su, dünyada olduğu gibi cennetliklerin cennette de onsuz olamayacağı bir nimettir. Yüce Allah, suyu ölçülü olarak, canlıların ihtiyacını karşılayacak şekilde var etmiş ve onu ölçülü bir şekilde kullanmamızı murat etmiştir. Bu büyük nimete karşılık bizden şükür istenmektedir. Nimete şükür, nimetin farkında olmak, nimetin asıl sahibini tanımak, nimeti bir emanet olarak görüp onu sahibinin belirlediği ölçüler çerçevesinde kullanmak ve dilimizle sahibine teşekkür etmekle mümkündür. Su nimetinin şükrü de onu fark etmekle, önemini kavramakla başlar. Onu asıl sahibinin ölçüleri doğrultusunda dengeli bir biçimde kullanmakla devam eder. Onun bir emanet olarak elimizden alınıvereceğini düşünüp sahibine çokça şükretmekle kemale erer.

Suyun, ölü arzı yeniden yeşertmesi, ölülerin tekrar dirileceğinin en açık delillerinden biridir. İnsan kâinat ayetlerini bu gözle okumalı, su üzerine derinlemesine düşünmelidir. Bugün çoğumuz, sürekli olarak içtiğimiz ve ölçüsüzce tükettiğimiz su nimetinin farkında değiliz. Evlerimizdeki musluklarımızda akan o nimetin asıl sahibini tanımıyor, O’nu hatırlamıyoruz. O nimeti, yerli yerince kullanmıyor, diliyle nimet sahibine gereği gibi teşekkür etmiyoruz. Oysa su nimeti, ibadetlerin yapılabilmesi için gerekli olan bir nimettir. Aynı şekilde hayatımızı sürdürebilmemiz için olmazsa olmaz nimetlerin başında su gelir. İnsanlık su nimetini gereği gibi değerlendiremediği için, yaklaşmakta olan su savaşlarının korkusuyla yaşamaktadır bugün.

İslam’a su ile arınarak girilir (ğusl), İslam’a girdikten sonra da müslümanın maddî ve manevî hayatı su ile devam eder. Suyu adabına uygun olarak içer, onu israf etmeden su ile abdest alır, temizliklerini yapar. Ve nihayet Müslüman suyla yıkanarak bu dünyadan göçer gider.(ğasl). Öteki âlemde de onu cennet suları beklemektedir.

İslam, suyu kullanma adabını da en güzel bir şekilde belirlemiştir. İslam’ı doğru anlayanlar, su nimetinin kıymetini bilen ve onun yerli yerince kullanan kimselerdir. Bugün Müslüman olduğunu söyledikleri halde, su nimetini yerli yerince kullanamayanlar ise, İslam’ı doğru ve kâmil manada anlamayanlardır. Zira İslam, “akarsu yahut deniz kenarında bile abdest alınırken suyu ölçülü olarak kullanılmasını, onda israf yapılmamasını emreder.” (İbn Mâce, “Taharet”, 48)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

430. Sayı Ekim 2018