Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Uzman Gözüyle

Mehmet Emin Karabacak

Çocuklar Kişilik Engelli Olmasın

  • 05 Mart 2019
  • 1893 Görüntülenme
  • 435. Sayı / 2019 Mart



Çocuklarımızı eğitirken ve yetiştirirken onlara ne kadar müdahale edersek; büyüdükleri zamanda kendi ayakları üzerinde durmakta o kadar zorluk çekerler. Kendilerine güvenemeyen, kararlarını vermekte zorlanan bu çocuklar, büyüdükleri zaman hayatlarını bağımlı bir kişi olarak sürdürürler. Bu çocuklar, toplumsal hayata karıştıklarında kendi başlarına sorumluluk almaktan korkar hale gelirler.

 

 

Her şeyi anne babası tarafından yapılan bu çocuklar, kendilerine güvenemediklerinden sorumluluk almaya da istekli olamazlar. Bu çocuklar kendi ayakları üzerinde duramayan, bağımlı, öz güveni gelişmediğinden sorumluluk alamayan, kendi kapasitesini tanıyamayan, daima geri planda başkasının desteğini arayan, sosyal ilişkilerde geri planda duran, sosyal becerilerde akranlarından geri dururlar. Bu çocuklar, büyüdükleri zaman hayatta hep birilerinin gölgesinde yaşayarak, yönetmekten çok yönetilmeye müsait kişiler olurlar.

 

 

Aşırı koruyucu tutum adından da anlaşılacağı üzere anne babaların çocukların üzerine fazla düşmesidir. Başka bir ifadeyle çocuğun üzerine fazla düşmesi ve gereğinden fazla korumaya çalışmasıdır.

Ailelerin tek çocukları, iki ya da üç kızdan sonra doğan erkek çocukları, anne babanın uzun yıllar doktor doktor gezdikten sonra doğan çocuklar, kardeşleriyle aralarında yedi sekiz yaş olan son çocuklar, nine ve dedenin elinde büyüyen çocuklar v.b. aşırı sevgi adı altında şımartılarak büyütülen çocuklar, bu sınıfına girmektedir.

Çocuklarını aşırı seven anne babalar, daha çocuk doğar doğmaz; “Çocuğuma iyi bir anne baba olabilecek miyim, çocuğumu iyi besleyebiliyor muyum, ona iyi bakabiliyor muyum?” kaygısı içine girerler. Bu kaygılar ilk zamanlar normal karşılanırken zamanla iki taraf için de sıkıntı olmaya başlar.

Okula anne babası tarafından getirilip götürülen bu çocukların bir dedikleri iki edilmez. Bu tür çocuklar, anne babaları tarafından iyi beslenemez diye kendi başlarına yemek yemelerine, terleyip hasta olur diye koşup oynamalarına müsaade edilmez. Üstünü kirletir, bir tarafını incitir diye de dışarıya çıkmalarına fazla izin verilmez.

İşte bu duruma bazı örnekler:

Terleyecekler ya da hasta olacaklar diye koşmalarına izin verilmez. Üzeri pislenir ya da mikrop kapar diye sokağa çıkmalarına izin verilmez. Düşer bir tarafını incitir diye sokağa çıkmasına izin verilmez. Dışarı çıkacaksa da tek başına izin verilmez ve çıkacaksa da üşüyüp hasta olmasın diye kat kat elbiseler giydirilir. Yolda giderken anne babasının elini tutmayıp tek başına yürümek isteğine müsaade edilmez. Ona dokunma, bunu elleme, oraya gitme, şunu yapma gibi söylemlerle çocukların gelişimleri engellenir. Yani çocuk leb demeden leblebi anlaşılır ve çocuk adına her şey düşünülür ve yapılır. Bu durum çocukların farklı bir birey olduklarının ve bağımsızlıklarının önüne geçer. Bu, çocukların bağımlı bir kişiliğe bürünmelerine neden olmaktadır.

“Bir gün baba ile oğlu kırlarda gezerken kelebeklerin kozadan çıkışlarına şahit olurlar. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşan çocuk, babasıyla birlikte kelebeğin kozadan çıkışını seyretmeye başlar.

Çocuk, kelebeklerin kozadan sıkıntı ve emek harcayarak çıktıklarını ve ardından da hemen uçtuklarını görür. Çocuk bu ya; kelebeklerin kozadan çıkarken çırpınmalarına ve sıkıntı çekmelerine acır.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

435. Sayı Mart 2019