Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Değerli Okuyucularımız

  • 06 Nisan 2019
  • 1648 Görüntülenme
  • 436. Sayı / 2019 Nİsan

Yaşamadığını konuşmama prensibi, okuyucuyu bildiklerini anlatmaktan vazgeçirmemelidir. Yaşama ve anlatma, bir kürenin iki kutbu, mücadelemizin iki temel ayağıdır. Kişi, hem anlatmayı elden bırakmayacak hem de eylem planındaki noksanlıklarını tamir etme çabası taşıyacaktır.

“Miraç gecesi, dudakları ateşten makasla kesilen bir gruba rastladım. Bunun üzerine: Ey kardeşim Cibril! Bunlar kimler? dedim. O da: Bunlar dünya ahalisinden hatip olan kimselerdir. Onlar insanlara iyiliği emrediyorlar, fakat kendilerini unutuyorlardı.” (Hanbel, Müsned, 3/120, 231, 239)

Hadis-i şerifte geçen âlimlerin kimler olduğu konusunda yorum yaparken, çok geniş bir pencereden bakmak gerekmektedir. Müftü, vaiz, yazar, sohbetçi gibi isimler alan çeşitli zümreler, hep bu grubun içinde mütalaa edilmelidirler. Bu can alıcı hadisi ve benzerlerini pek çok kere okumuşuzdur. Ne var ki, verdikleri mesajlar ne beynimizde şekillenmiş ve ne de kalplerimize inip iman haline gelmiştir. Şayet öğrendiklerimizle edebilseydik, sadece bu hadis dahi amelsizlik hastalığından bir çırpıda kurtulmamızı sağlayacaktı. Zira bu hadiste sözle yetinenleri hedef alan ciddi bir tehdit mevzubahistir. Çok değil, biraz düşünen insan, ateşten makaslara tahammül edebilmek şöyle dursun, bir iğne acısına, bir hamam sıcağına dahi direnç gösteremediğini fark eder. Üstelik cehennemin ateşinin harareti, dünya ateşleriyle mukayese kabul etmeyecek şiddettedir. Cehennem ateşinin santigrat derecesini tahayyül için, dünyada görebildiğimiz en yüksek sıcaklığı, örneğin demir eritmede kullanılan fabrika ateşlerini nazara almak ve bunu en az yetmişle çarpmak gerekmektedir. Bu öyle bir sıcaklıktır ki, bir anda eti kemikten soyup ayağa indirir de, geriye sadece iskelet bırakır.

Bildiklerimizi yaşama konusunda ne denli başarılı olduğumuzdan ziyade, yaşamaya gerçekten niyetli olup olmadığımız önemlidir. Amel planındaki başarısızlıklarımıza rağmen, ümidi elden bırakmamalıyız. Allah’a karşı hala yüzümüz var.

Evet, artık hepimiz muhasebe terazisini kurmalı, bir tarafa kendimizi, diğer tarafa da bu bilgilerimizi yerleştirerek, ibrenin hangi sonucu gösterdiğine dikkat kesilmeliyiz.

“Kıyamet günü bir âlim getirilir ve cehenneme atılır. Bağırsakları dökülür. Değirmen, çeviren merkep gibi o bağırsaklarının etrafında döner. Cehennem halkı etrafında toplanır: Ne bu halin? derler. O da: Ben dünyada hayrı emreder, fakat kendim yapmazdım. Kötülükten men eder ama kendim yapardım. İşte cezasını çekiyorum der.” (Buhari ve Müslim Ebu Üsame’den nakletmişlerdir)

Gönüllerimize taht kurmasını istediğimiz Efendimiz (sav)’in bu mübarek sözünün tesir ve etkisini hayatımızda görebilmek için, öğrendiklerimizle amel etme mücadelesi vermeliyiz. Zira hiçbirimiz cehennem halkının önünde dahi rezil bir duruma düşmek demek olan bu hali yaşamak istemeyiz. Başkalarına emrettiklerini yaşamayan, başkalarına yasakladıklarını yapmaktan da geri durmayan insan için işte böylesi dehşetli bir son hazırlanmıştır. Ne var ki, henüz hayattayken yapacağı samimi dönüşler, ahiret manzarasını değiştirmeye yetecek olan kulun, belki birkaç dakikalık itiraf cümleleri, onu ebedi nimetleri kazanmaya aday hale getirecektir.

Şa’bi’den nakledildiğine göre; “Cennetliklerden bir grup, cehennemliklerden bir grubun haline muttali olur ve onlara: Niçin cehenneme girdiniz? Hâlbuki biz, sizin bize öğrettikleriniz sayesinde cennete girdik derler. Onlar da: Biz iyiliği emrediyorduk ama onu kendimiz yapmıyorduk dediler.” (Razi, Mefatihu’lĞayb, 2/492)

Yazılı ve sözlü olarak insanlara tebliğde bulunan âlimlerin, kurtulmalarına vesile olduğu kimseler, içinde bulundukları cennetten, söyledikleriyle amel etmedikleri için cehennemde olan âlimlere bakıp, niçin oraya girdiklerini soracaklardır. Mü’min kimseden bu neticeyi yaşamaması için bir bedel talep edilse, kendisine ait ne varsa tereddüt etmeden bağışlayacaktır.

Toplumun ıslahında bildikleriyle amel eden âlimlerin rolü çok önemlidir. Bu sayımızda sizlerin huzuruna “Âlimlerimiz ve Sorumlulukları” dosyasıyla çıkıyoruz.

Makaleleriyle huzurlarınızda olmamıza vesile olan bütün yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz değerli okurlarımızı, âlimlerimizin topluma, toplumunda âlimlerimize karşı sorumlulukları konusunda şuurlanmak için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.

436. Sayı Nİsan 2019