Bu terör eyleminin rastgele, münferit bir eylem değil, iyi planlanmış, istihbarat örgütlerinin işi bir eylem olduğu anlaşılıyor. O yüzden bu terör eyleminin Türkiye’yi hedef alan boyutları asla tesadüfî olamaz. Yeni Zelanda’da kurşun masum Müslümanlara sıkıldı ama silah Türkiye’ye doğrultuldu! Bunu göremeyen ya salaktır ya da asalak! Teröristin silahlarına yazdığı mesajlara iyi bakın, göreceksiniz bunu!
Türkler, Müslüman olduktan sonra hem İslâm tarihinin kaderini değiştirdiler hem de dünya tarihinin akışını değiştirdiler. Dünyaya adaletin, hakkaniyetin, hakkın, hukukun, barış içinde bir arada yaşamanın, medeniyetin ne demek olduğunu öğrettiler. O yüzden Türkiye, dünyanın ruhu, mazlumların umudu, zorbaların kâbusu oldu.
Hiç olmayacak bir yerde, Yeni Zelanda’nın ismi İsa Kilisesi anlamına gelen Christchurch isimli küçük bir kasabasında iki camiye Cuma vaktinde hunharca bir terör eylemi gerçekleştirildi, 49 masum Müslüman barbarca katledildi!
Savunmasız insanları katletmek, masum Müslümanlara camide kitlesel katliam yapmak sadece barbarca değil, alçakça, korkakça ve kalleşçe bir eylemdir.
Bu vahşet, emperyalist Batı’nın tarihinin ve karakterinin özeti gibidir.
Modern Batı uygarlığı tarihi yalnızca bilimsel devrimler, siyasî devrimler, iktisadî devrimler tarihinden ibaret değildir; sömürgecilik ve emperyalizm gibi barbarlıklar tarihidir aynı zamanda.
Modernlerin gerçekleştirdikleri anlamda bilimsel devrimler, aydınlanma devrimleri, siyasi ve iktisadî devrimler de bir tür barbarlık biçimidir: Bu devrimlerin hepsi, modernlerin doğaya hâkim olmalarıyla ama aynı zamanda da araçların amaçları yutmasıyla, insanın araçların kölesine dönüşmesiyle sonuçlandı.
Gelinen noktada, modern Batı uygarlığı Tanrı’ya bir saldırı, tabiata bir saldırı, insana bir saldırı ve medeniyetlere bir saldırı olarak tezahür etti. Bu saldırılar insanlığı ontolojik yok oluş felâketinin eşiğine sürükleyen felsefî bir barbarlaşmanın yaşandığını gösteriyor bize.
Tanrı’ya, tabiata, insana ve insanlığın medeniyet birikimine barbarca saldıranların, kitlesel katliamlara yol açacak barbarlıklara imza atmaları kaçınılmaz olacaktı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, yaşanan barbarlığın boyutlarını ele vermeye yetiyor.
Yeni Zelanda’da olmasa bile bu türden kitlesel katliamların gerçekleştirilebileceği terör eylemleri bekleniyordu. En azından ben bekliyordum, diyeyim. Hatta Batılı güçler arasında (ABD ile AB ülkeleri arasında) yaşanan güç savaşları, Çin-ABD güç savaşı gibi küresel gerginliklerin hem dünyayı ekonomik sorunların eşiğine fırlattığı hem de yeni kaosların beklendiği bir ortamda Müslümanlara karşı kitlesel katliamların artarak süreceğini düşünüyorum.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız