Unutmayalım ki Kur’an-ı Kerim bize ilaçları verir, Hz. Peygamber (sav) hangi ilacın hangi hastalığa iyi geleceğini gösterir, Sahabe (ra) o ilaçlar kullanılarak nasıl iyileşeceğini öğretirler. Âlimler de bunu öğrenip, kavrayıp bize aktarırlar.
Sahabe mesleği; hiçbir olumsuzluğa takılmadan, bahanelere sarılmadan, çölde gül yetiştirme derdini kendine dert olarak edinen bir meslektir. Bahanelere sarılırsak Allah o bahanelere bizi mahkûm eder. Eğer biz hedefimize kilitlenirsek Allah karşımızdaki dağları vadi yapacaktır.
“Salihlerin anıldığı meclise rahmet yağar.” (Müsned, Ahmed b. Hanbel)
Âlimler peygamberlerin varisleridir. Biz hangi âlimden bahsedersek bahsedelim bir verasetten bahsederiz. Cenab-ı Hak 14 asırlık zaman içerisinde çok âlim nasip etti. Âlimler bizim yolumuzu aydınlatan rehberlerdir.
Sahabeden çok âlim vardır. Bunlar da kendilerinden sonra gelen Tabiin nesline sancağı devrettiler. Onların arkasından gelen Etbai Tabiin nesli de tabiin neslinden aldı ve bu sancak günümüze kadar geldi.
“Bir âlimde olması gereken vasıflar” dediğimiz zaman 5 kavram çıkar karşımıza. Âlim, sadece malumat sahibi kişi demek değildir.
1. Haşyet: Eğer haşyet olmazsa gerçek manada âlimlikten bahsedilemez.
2. Celâdet: Âlime celadet yakışır. Hakkı haykıracağı yerde hiç korkmadan haykıracaktır.
3. Salâbet: Rüzgâr ne kadar eserse essin sarsılmadan durabilendir. İstikamet çizgisini koruyabilmektir. Bu ancak salâbetle olur.
4. Veraset: Rasûlullah’tan (sav) aldığı dini, büyük bir sadakatle, en ufak taviz vermeden kendinden sonraki nesle aktarır.
5. Zürriyet: Zürriyet deyince günümüzde salt manada anlaşılan “nesil” manası aklınıza gelmesin. Onlarca evlenmemiş âlim vardır. Biz onlarca evlenmemiş âlim biliyoruz ki zürriyeti devam etmiş. Onlara hakikat adına bağlanmışsanız maneviyat adına onun evladı sayılırsınız.
Unutmayalım ki Kur’an-ı Kerim bize ilaçları verir, Hz. Peygamber (sav) hangi ilacın hangi hastalığa iyi geleceğini gösterir, Sahabe (ra) o ilaçlar kullanılarak nasıl iyileşeceğini öğretirler. Âlimler de bunu öğrenip, kavrayıp bize aktarırlar.
Gelin bir zamana gidelim. Osmanlı son zamanları, İslam adına ümitlerin tükendiği bir zamandır. “Şu istikbal-i inkılabat içinde en gür seda İslam’ın sedası olacaktır” nidasını haykırabilmiştir. Sadece ümitler yeşersin diye değil ilerde gerçekleşecek bu hakikati aktararak mesleğini sahabe mesleği olduğunu haykırır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız