Gece-gündüz dünya ve semadaki varlıkların hareketliliği ile oluşuyor. Maddi dünyadaki bu hareketlilik ve oluşumlar, manevî dünyadaki hareketlilik ve oluşumların aynası mesabesindedir. Gece ve karanlık, vahiyden uzak cahiliye hayatı ve şirk-küfür-nifak karanlıklarında işlenen günahlara karşılık. Gündüz ve aydınlık ise vahyin gelişi ve iman-İslam nurunda işlenen salih amellere karşılık.
Aslında iman ve küfür ehlinin amellerinin farklı oluşu açıktır, buna rağmen bu gerçek üzere niçin yemin edilmiştir, diye bir soru akla gelebilir. Buna şöyle cevap verebiliriz: İnsanın işlediği farklı farklı amellerin ahirette sonuçları da farklı farklı olacaktır. Dünyada insan, sergilediği tavır ve davranışlarıyla çevresindekileri yanıltabilir, ama ahirette her şey bütün netliği ile ortaya çıkacaktır. Nifakla namaz kılan, infak eden, cihad eden kimse de yaptıklarının karşılığını görecek, ihlâsla bunları yapan da. Allah için ilim öğrenip-öğreten de bunu dünyalık elde etmek için yapan da yaptığının karşılığını görecektir.
وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَى وَالنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّى وَمَا خَلَقَ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىإِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّى
“Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye and olsun. Açılıp aydınlattığı zaman gündüze and olsun. Erkeği ve dişiyi yaratana/yaratışına and olsun ki: Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşitlidir.” (Leyl, 92/1-4)
Gece ve gündüz, insanın say ü gayret zamanı. İnsan, genellikle gündüz çalışır, koşturur, gece de dinlenir. Gece istirahatı olmazsa, gündüz koşturamaz. Bunun için gece de gündüz kadar önemli ve gereklidir. Geceleyin çalışıp gündüz istirahat edenler de vardır. Gece de yolculuklar sürer. Pek çok insan ve canlı uyurken, geceleri uyanık olan pek çok varlık vardır. Sözgelimi geceleyin yeryüzünde pek çok varlık uyurken, göklerde hareketlilik yoğun bir şekilde kendini gösterir. Bir güneş batmıştır, ama sayısız yıldız ve ay hareket halinde gökyüzünü süslemektedir. Yeryüzünde de benzeri durumlar söz konusudur.
Güneşin batışıyla başlayıp doğuşuna kadar süren gecenin her bir dilimi, ayrı özellik ve güzelliktedir. Akşam, yatsı, gece, gece yarısı, gece sonu, fecr, şafak ve gündüz… Alaca karanlıkla başlayan gecenin her saatinin karanlık tonları farklıdır. Gündüz de öyledir. Fecri, şafağı, sabahı, kuşluğu, öğlesi, ikindisi, akşamı ile her biri ayrı bir güzelliktedir. Gece ayeti en başta ay ve yıldızlardır, ama gecenin kendisi de ayettir. Gündüz ayeti en başta güneştir, ama gündüzün kendisi de ayettir.
Yüce Rabbimiz, bütün anları ve halleriyle gece ve gündüze yemin ediyor. Ama özellikle iyice kararıp her şeyi kuşattığı andaki geceye… İyice aydınlanıp her yerde ve her şartta kendini gösteren gündüze yemin ediyor.
Gece için muzari kalıp, gündüz için mazi kalıp kullanıyor. Çünkü gece, aşama aşama gerçekleşiyor ve onda bir devamlılık söz konusudur. Gündüz ise güneşin doğuşuyla birlikte birden geliveriyor, her şey bir anda olup bitiyor, ortalık aydınlanıveriyor. Öte yandan bu anlatımla güneşin doğuşuyla karanlıkların yerini aydınlığa bıraktığı gibi, vahyin gelişiyle birlikte cahiliyye karanlıklarının son bulduğuna da işaret edilmiştir. İnsanlığın hayatında tevhid aydınlığı asıl ve öncedir; cahiliye karanlığı sonradır. İnsanlar, fıtratlarında var olan tevhidden cahiliye karanlığına aşama aşama düşerler. Vahyin aydınlığı ise net ve güçlüdür. Güneş gibi doğar doğmaz her yanı aydınlatır.
Gece-gündüz dünya ve semadaki varlıkların hareketliliği ile oluşuyor. Maddi dünyadaki bu hareketlilik ve oluşumlar, manevî dünyadaki hareketlilik ve oluşumların aynası mesabesindedir. Gece ve karanlık, vahiyden uzak cahiliye hayatı ve şirk-küfür-nifak karanlıklarında işlenen günahlara karşılık. Gündüz ve aydınlık ise vahyin gelişi ve iman-İslam nurunda işlenen salih amellere karşılık.
Ardından her varlığı çifter çifter yaratana yahut yaratma gerçeğine yemin geliyor. “Erkeği ve dişiyi yaratana/yaratışına and olsun…” (Leyl, 92/3) Zira Yüce Rabbimizin şanı yücedir. O’nun Hallâk sıfatının tecellisi olarak enva i çeşit varlığı yaratması da muhteşemdir. O hem gece ve gündüzün Rabbidir, hem de gece ve gündüzde koşturan varlıkların Rabbidir. İnsan, cin, hayvanlar, bitkiler ve cansız varlıklarda var olan çifter çifter oluş, dişili ve erkekli var oluşa karşılık gece ve gündüz. İşte bu yüzden gece ve gündüze yemini erkeği ve dişiyi yaratana yemin izliyor. Zira erkek ve dişiyi yaratana yeminle, tüm varlıklarda var olan ilahî yasaya işaret ediliyor.
“Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden çift çift yaratan Allah yüceler yücesidir.” (Yâsîn, 36/36)
“Göklerin ve yerin Yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.” (Şûrâ, 42/11)
“İbret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.” (Zâriyât, 51/49)
Gece ve gündüzün birbirini tamamlaması gibi, erkek ve kadın da birbirini tamamlıyor. Varlık dünyasındaki hayat er ve dişi çiftlerle devam ediyor. Bu insan, hayvanlar da böyle olduğu gibi, bitkilerde ve cansız dediğimiz varlıklarda da böyledir. Maddenin özü olan atom çekirdeğinin etrafında dönüp duran nötron proton, eksi ve artı kutuplar benzer şekilde birbirini tamamlayarak varlıklarını sürdürmektedirler. Atom çekirdeğindeki çiftlilik, son yıllarda keşfedilmiştir. Kur’ân bu gerçeği asırlar önce haber vermiştir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız