Mahremiyetin ortadan kalkması bir yana, gençler arasında inançsızlığın yayılmasına bir olgu olarak bakmamız gerekirse o zaman da kusuru öncelikle kendimizde aramalıyız. Demek ki biz yetişkinler ne evimizde ne de kamusal alanda gençlere iyi bir örnek olmamışız, temiz bir dini kültür oluşturmamışız, söylediklerimizle yaptıklarımız arasındaki çelişkiler gençlerin bizim yüzümüzden dinden soğumalarına yol açmıştır.
Son birkaç yıldır ülkemizde tartışılan, zaman zaman gündem olan konulardan biri de gençlik ve din ilişkisidir. Özellikle sosyal medya araçlarının gelişip yaygınlaşmasıyla sanal dünyada çokça vakit geçiren gençlerimizin dinden uzaklaştıkları, deizm veya ateizme kaydıkları yönünde görüşler dile getirilmekte çeşitli tartışmalar yapılmaktadır.
Öncelikle ifade etmeliyim ki, insanlığın dünya hayatındaki tecrübesi bize din veya inanç duygusunun insanın fıtratında doğal olarak bulunduğunu göstermektedir. Zira insanlık tarihinde dinsiz bir topluluk var olmamıştır. İnsanoğlu illa ki bir şeylere inanma ihtiyacı içerisinde olmuştur. Çünkü beden ve ruhtan ibaret olan insan, nasıl ki bedenini doyurmak için yeme-içmeye ihtiyaç duyuyorsa ruhunu doyurmak için de manevi gıdaya yani dine veya inanca ihtiyaç duymaktadır. Nitekim insanoğlunun bu ihtiyacını gidermek için geçmişten günümüze birçok ilahi ve beşeri inanç sistemi var olagelmiştir.
Peki, acaba teknolojinin alabildiğine geliştiği ve hızlandığı, hazın ve hızın egemen olduğu günümüzde insanoğlunun hâlâ bir dine ihtiyacı olacak mıdır? Olacaksa din-insan ilişkisi nasıl şekillenecektir? Niçin özellikle gençler arasında deizm ve ateizmin yaygınlaştığı konuşulmaktadır? Acaba dijitalleşme ve sanal dünyada çokça vakit geçirme, insanların dine olan ihtiyaçlarını ortadan kaldırmakta mıdır?
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız