Ehl-i Sünnet itikadına göre, duaları kabul etmek Yüce Allah’a vacip değil, caizdir. Nasıl ki, içinde yaşadığımız şu çağda bile, herhangi bir makamdan veya merciden belirlediği ve hazırladığı ilkelere, mevzuata yönetmeliğe vs. ters düşecek bir isteğe cevap vermesi beklenemezse, elbette, Allah’ın kendi yasalarına aykırı hareket etmesi de beklenemez.
Allah’ın dualarımıza icabet etmesini istiyorsak öncelikle biz, O’nun davetine ve çağrısına icabet etmeliyiz. “Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman, Allah’a ve Rasûlü’ne icabet edin.” (Enfal, 8/24)
اَلْمُجِيبُ
EL-MÜCÎB: “Yere düşmek, kesmek, yırtmak, delmek ve oynamak anlamındaki “c-v-b” kökünden türeyen ve “ecâbe” fiîlinin ism-i fâili olan “mücîb” soruya cevap veren, duaları kabul eden, ihtiyacı ve isteği gideren ve karşılayan demektir.” (Esma-i Hüsnâ, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ, s.300-301)
El-Mücîb; Kullarının duaları, dilekleri, istekleri ister açıktan olsun, ister gizli olsun hepsini duyan, kabul eden ve icabet edendir. İcabet etmede de hızlı ve seri davranandır.
El-Mücîb; Kullarının ihtiyaçlarını, hiçbir minnete gerek duymadan ve cimrilik etmeden karşılayandır. Çünkü Allah cömerttir, ikram ve ihsanı bol olandır.
El-Mücîb; Kullarından darda ve sıkıntıda kalanların sıkıntılarını gideren,
El-Mücîb; Kullarının tövbelerini kabul eden,
El-Mücîb; Kullarını rahatlatan,
El-Mücîb; Kullarını mahcup etmeyen,
El-Mücîb; Hiç kimsenin çabasını boşa çıkarmayandır.
El-Mücîb ism-i şerif’i, Kur’an-ı Kerim’de iki yerde geçmektedir:
a) Hûd Sûresi 61. ayet-i kerime’de tekil olarak geçmektedir.
وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ هُوَ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُجِيبٌ
Meali: “Semûd Kavmi’ne de kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. O, sizi yerden (topraktan) yarattı. Ve sizi, orada yaşattı. O halde, O’ndan mağfiret isteyin; sonra da O’na tövbe edin. Çünkü Rabbim, (kullarına) çok yakındır, (dualarını) kabul edendir.” (Hûd, 11/61)
Saffât Sûresi 75. ayet-i kerime’de ise çoğul olarak geçmektedir.
وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ
Meali: “Andolsun Nuh bize yalvarıp, yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!” (Sâffat, 37/75)
Birinci ayet-i kerime’de Allah’ın tövbeleri, ikinci ayette ise duaları kabul ettiği bu sıfat ile ifade edilmiştir.
Dua ve isteklere cevap vermesi Allah’ın en önemli niteliklerinden biridir. Kur’an’da Nuh, Eyyûb, Yunus ve Zekeriyyâ (as)’ların dualarına icabet ettiği, onları sıkıntılardan kurtardığı “istecâbe” fiîli kullanılarak ifade edilmiştir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız