En büyük afet: İnsanların, inançlarını, ahlaklarını, onurlarını, şeref, şahsiyet ve haysiyetlerini yitirişleridir. Dünyadan daha hayırlı ve baki olan ahiret esenliklerini yitirişleridir. İnsanı insan yapan güzel özelliklerin yitirilişi, diğer afetleri de tetikliyor. Kıyametin kopuşu ise; yerkürenin afetidir, dünya hayatının son durağıdır.
Nimetler gibi felaketler de sınavımız bizim. Sadece felakete uğrayanlar sınanmıyor. Onlara karşı tutum ve davranışlarıyla diğer insanlar da sınanıyor. Bunların sınavları daha da ağır. Kimileri Allah’ı razı etmeyi düşünüyor. Vicdanının sesini dinliyor. Felaketzedelerin elinden tutup onlara yardımcı olmaya çalışıyor. Kimileri de -leş kargası gibi- felakete seviniyor.
Nimet: Ahlakı, huyu güzel, iyi bir eş ve çocuklardan tutun da, iyi bir yeteneğe, mala, mülke, makama, sağlıklı, huzurlu bir hayata nail olmaktır.
Nimet: Dünya ve ahiret esenliğini elde etmek için Rabbimizin gösterdiği yoldur, dindir; peygamberdir, kitaptır. Akıldır, tefekkür, anlayış, kavrayış, ferasettir. Yaratıcının, kullarına ihsan ettiği bütün kayrasıdır. Lütfettiği güzellikler ve iyiliklerdir. Saymakla bitmeyen bağışlarıdır.
Afet: Allah’ın, verdiği nimetlerin bir kısmını (doğada meydana gelen deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi büyük felaketlerle)toplumdan geri almasıdır.
Afetler, toplumun, fiziksel, ekonomik, sosyal ve ruhsal yapısının ağır yara alışıdır. Mevcut düzenin, refahın ve mutluluğun alabora oluşudur.
En büyük afet: İnsanların, inançlarını, ahlaklarını, onurlarını, şeref, şahsiyet ve haysiyetlerini yitirişleridir. Dünyadan daha hayırlı ve baki olan ahiret esenliklerini yitirişleridir.
İnsanı insan yapan güzel özelliklerin yitirilişi, diğer afetleri de tetikliyor.
Kıyametin kopuşu ise; yerkürenin afetidir, dünya hayatının son durağıdır.
İnsanlar, iradelerini kullanarak sorumluluk bilinci ile üzerlerine düşen görevlerini hakkıyla yapmak zorundalar. Ama Allah izin vermedikçe, her istediklerini yapma gücüne ve yetkisine de sahip değiller. Her iş Allah’ın elinde. O’nun izni ve onayı dışında hiçbir iş meydana gelmez. “Lâ havle ve lâ kuvvete illa billah. (Allah’tan başka yaratan, yaşatan, hareket ettiren, güç, kuvvet sahibi yoktur. Gücü, kuvveti veren de O’dur.)”
O, çok şefkatli ve merhametlidir. Kullarına zulmetmez. Haksızlık yapmaz. Öyleyse nedir felaketlerin sebebi? Afetleri nasıl okumalıyız?
Bunun cevabını üç ana başlıkta toplayabiliriz: Tedbirsizlik, sınama, uyarı.
A-Tedbirsizlik: İnsanların başına gelen çoğu felaketler kendi elleriyle işledikleri yüzündendir. Kaldı ki Allah, çoğunu da bağışlıyor. (Bkz. Şura, 42/30; Nisa, 4/79; Ali İmran, 3/182) Bazı insanlar, dürüst davranmayarak, haksızlık yaparak bile bile felaketleri davet ediyorlar. Bela istiyorlar, Allah da veriyor.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız