Hafızası olanın fikri, sözü, iddiası, ideali, davası ve derdi olur… Hafızasını kaybedenin kimliği kalır mı? Hafızası gidince zihniyet, şahsiyet, aidiyet, hareket, medeniyet adına her şey gidiverir… Kendi gerçeğini, geleneğini, geçmişini, genetiğini bilmeyen bir neslin gelecek tasavvuru olabilir mi? Hafızasını yitiren dostunu, düşmanını ayıramaz, hesabını-kitabını sağlam tutamaz, geleceğini planlayamaz değil mi?
İnancımızı ve mücadelemizi anlamlandırma adına hafızamızı daha güçlü ve daha güzel kılmamız gerekiyor… İnsanlığın gün geçtikçe tükendiği bu süreçlerde hafızamıza tutunmak ve Müslümanca yaşamak zorundayız… En azından hatırlamayı hatırlamak zorundayız… Hafızamızı tazelemek gerekiyor… Hafızasız aydınlarla, alimlerle, kadrolarla, kitlelerle yol kat edebilmemiz mümkün değil…
İnsan hafızası kadar vardır…
Hafıza bizi biz yapan en temel unsurlardan biridir…
İnsanın kendini tanıması, hayatını anlamlandırması, hayati sorularına cevap bulmasında hafıza vazgeçilmez bir dayanak noktasıdır…
Hafızası olanın fikri, sözü, iddiası, ideali, davası ve derdi olur…
Hafızasını kaybedenin kimliği kalır mı? Hafızası gidince zihniyet, şahsiyet, aidiyet, hareket, medeniyet adına her şey gidiverir…
Kendi gerçeğini, geleneğini, geçmişini, genetiğini bilmeyen bir neslin gelecek tasavvuru olabilir mi?
Hafızasını yitiren dostunu, düşmanını ayıramaz, hesabını-kitabını sağlam tutamaz, geleceğini planlayamaz değil mi?
Bu vaziyette bir gelecek inşası beklenebilir mi?
Biz hafızamız ile kimlik sahibi olur, toplumsal sorumluluklarımızı kuşanır ve hedefe yürürüz…
Hafızası olanın sorusu, sorgusu, itirazı, eleştirisi, muhakemesi beraberinde gelecektir. Bu da hafıza gücümüze bağlıdır…
Hafızamızdan bir şeyler eksildikçe sefalet ve esarete düştüğümüzü göreceğiz… Önce hafıza sonra insanlık ve değerleri kaybolur… Aidiyetler, şiarlar, şuurlar silinmeye başlar…
Belki de yeni zamanlarda yeni mankurtlaştırma yöntemlerine maruz kalıveririz…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız