Etik ve estetik değerlerin kaynağı İslâm’dır. Cemal, İslâm’da estetiğin temel konusudur. Hayat için özellikte, güzellikte bir tek İslâm’da aranmalıdır. Değerler hiyerarşisini kaybetmek değerlerin kendisini kaybetmek kadar büyük yanlışları beraberinde getirmiştir. Bundan daha vahimi değerlerin yer değiştirmesi; iyinin kötü, kötünün iyi addedilmesi; çirkin ile güzelin, fayda ile zararın, hak ile batılın birbirinin yerine geçmesidir.
İslam estetiğinin ortaya çıkmasında başvurulacak ilk kaynak elbette ilahi kitabımız olan Kur’an’dır. Bu anlamda “Biz insanı en güzel biçimde yarattık” (Tin, 95/4) ayetini aynı zamanda insandaki güzellik duygusunun da yaratılışta verildiğinin bir işareti olarak görmek gerekir. Çünkü güzellik duygusuna sahip olmayan bir insanın yaratılışındaki güzelliği eksik olacaktır. İnsanın fıtratı güzellikle kaimdir.
Kur'an-ı Kerim özellikler ve güzellikler kitabıdır. O herhangi beşeri bir kitapla mukayese edilemez. Çünkü o ilahidir. Onun özellikleri ve güzellikleri çağlar üstü olup cihanşümuldur; zaman aşımına hiçbir vakit uğramazlar. Kur'an neye güzel demişse, neyi bir özellik olarak ortaya koymuşsa, o kıyamete kadar bakidir.
Kur’an-ı Kerim, bizden çok amel değil, salih amelin güzelini istiyor. Rabbimiz buyuruyor:
“Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk, 67/1-2)
“Amel-i Ahsen” ile hayatı güzelleştirmek, Kur’an’ın maksadına uygun davranışta bulunmaktır. Kur’an-ı Kerim, güzelliği bir yaşam biçimi olarak ele alır ve insanların hayatlarını güzelleştirmelerini ister. Bunun için inançta, ibadetlerde ve davranışlarda estetik boyut ortaya koyar. Bütün inananların bu estetik ölçülere uymalarını ister. Kur’an-ı Kerim’e göre, insanların mutluluğu, inanç, ibadet ve ahlaki güzelliklerin bir ahenk içinde hayata yansımasıyla mümkündür. Kur’an-ı Kerim’in bizden istediği etik değerler gönle, estetik değerler ise göze hitap ederler. Gönlü ve gözü estetik değerlere doymuş olan nefs-i mütmainne sahibi olur. Dengeli, ahenkli tertemiz bir hayat yaşar.
Etik ve estetik değerlerin kaynağı İslâm’dır. Cemal, İslâm’da estetiğin temel konusudur. Hayat için özellikte, güzellikte bir tek İslâm’da aranmalıdır. Değerler hiyerarşisini kaybetmek değerlerin kendisini kaybetmek kadar büyük yanlışları beraberinde getirmiştir. Bundan daha vahimi değerlerin yer değiştirmesi; iyinin kötü, kötünün iyi addedilmesi; çirkin ile güzelin, fayda ile zararın, hak ile batılın birbirinin yerine geçmesidir. Maalesef, mekârim-i ahlâkı tamamlamak üzere gönderilen bir Peygamber’in ümmeti de bugün, bu ahlâk ve anlam krizinden nasibini almıştır. Siyasetin, hukukun, bilimin ve sanatın dinden kopması dine ne kadar zarar vermişse, ahlâkın dinden ayrılması da dine en azından o kadar zarar vermiştir. Zira ahlâkın dinden ayrılması, dinin kendisinin ayrılması manasına gelmektedir. Gayr-i ahlâkî davranışlara dinden mesnet bulunmaya çalışılması, fıkhın ahlâktan tecrit edilmesi, ibadetlerin ahlâkî gayelerden uzaklaştırılarak şekle indirgenmesi, Ümmeti Muhammed’in felaketi olmuştur
Etikten ve estetikten yoksun gelişen bir bakış insanlığa umut ve huzur getiremez. Estetik, duyguları terbiye eden bir ilimdir; güzel nesnelerden alınan bir haz veya keyif değil, bir ruh terbiyesidir. Buna rağmen İslâm usul geleneğinde estetiğin, güzelliğin, zaruriyyat, haciyyat, tahsiniyyat tasnifinde üçüncü sırada yer almıştır. Zira tahsiniyyat, haciyyatın da zaruriyyatın da tamamlayıcısıdır. “Bir vacip, ancak bir şeyle tamamlanıyorsa o da vaciptir” usul kaidesince tahsiniyyatı, usulün aslî bir meselesi olarak okumak ve anlamak gerekir. İnsanlar aynı duygu ve düşünceleri farklı ifade biçimleriyle ortaya koyarlar. Bu farklı biçimler farklı ses ve sözler, farklı yazı ve işaretler olabilir. Arapça’da “hasen”, “bedi”, “ni’me” ve “cemal” gibi çok sayıda kelime aynı veya benzer anlamlar için kullanmaktadır.
Kur’an’da estetik ve sanat ile ilgili çok sayıda kelime yer alır. Bunların bir kısmı “Hüsn, Hasen, Hasene, Hasenat, Hüsna, Hasna, Ahsen, Latif, Letafet, Tayyib, Bedi, Cemal, Cemil, Ni’me, Sıbga, Sıbgatullah, Ziyne, Tezyin, Suver, Tasvir, Musavvir, Sana’a” olarak sıralanabilir. Güzellik anlamına gelen “Hüsn” kelimesinden türeyen hasen, hüsna, hasna, hasene kelimeleri Arap dilinde var olan dişi ve erkek kalıplara ait türevlerdir. Latif, tayyib, bedi ve ni’me kelimeleri de Kuran’da güzel anlamında kullanılmışlardır. Sıbga boya ve boyama anlamına gelir. Sıbgatullah “Allah’ın boyası ve boyaması” anlamına gelir. Yani bir anlamda ilahi resim. Suver, tasvir ve musavvir kelimeleri de suret ve tasarım anlamları içerir. Sana’a kelimesi ise direkt sanat anlamına gelir. Ayetlerden örnek verirsek; Kuran’da insanın güzel yaratılışından bahsedilirken, “Doğrusu, biz insanı en güzel bir surette yarattık.” (Tin, 95/4) ayetinde “ahsen-i takvim” ifadesi geçer. “Ahsen” kelimesi “hasen” kelimesinden türetilmiş “ism-i tafdil” denilen “en güzel” kıyaslama kavramını ifade eder.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız