Bütün dünya toplumları hızla müsrifleştiriliyor. Hiç farkına varamadan kendimizi bu çarkın içinde buluyoruz. Belki isteyerek, belki de istemeyerek bu sistem an be an bizleri de içine çekiyor. Bazen kendimizi tutmaya çalışıyoruz, daha tutumlu, planlı programlı ve düzenli bir şekilde sahip olduğumuz nimetleri kullanmaya karar veriyoruz. Ama çok acı bir gerçek var ki; israf deyince aklımıza sadece sahip olduğumuz maddi nimetler geliyor.
Ülkede ve dolayısıyla dünyada en ucuz şey insandır. Demokrasiyi göklere kadar medh ü sena edenler dahi asırlarca insanı israf etmişlerdir. Birtakım rejimler, sistemler ise insanı ekonomik bir varlık olarak değerlendirmişlerdir. Hâlbuki bu insanın yaratılması meleklere izah edilirken halife olarak tarif edilmiştir. Yaratılmış olanların içinde en güzeli, en şereflisi ve en kıymetlisinin insan olduğu, insanı yaratan Allah tarafından bildirilmiştir. Ayağına giydiği ayakkabı kadar insana önem vermeyen zihinler ve sistemler insanın şerefli yerini hiçbir zaman idrak edemeyeceklerdir.
Yüce Yaratıcı hiçbir şeyi boş yere, yaratmamıştır. Yaratmış olduğu her şey, belirli bir zamana kadar belirli bir görev içindir. Yani her şeyin yaratılmasının bir hikmeti, sırrı ve manası vardır. Âlemde hiçbir şey anlamsız ve amaçsız değildir. Allah'ın yarattığı her şey kendisi için belirlenmiş olan görevi, belirlenen vakte kadar yapmakla mükelleftir. Rabbimizin her şeyi bir hikmet ve mana üzerine yaratması, yaratırken hiçbir israfta bulunmadığı anlamına gelir. Zerreden Küre'ye, mikrodan makroya tüm varlıklar için ilahi bir yasa konulmuştur. İnsan bu anlam ağının neresinde bulunmaktadır? O kendisi dışındaki her şeyin kendisi için yaratıldığı tek varlıktır. Her şey adeta insanın hizmetindedir. Bütün nimetler onun için var edilmiştir. Kâinata ibret nazarıyla baktığımızda insan dışında hiçbir varlığın israf edebilme seçeneğinin olmadığını görürüz. Malumunuz, yaratılmış olan nimetleri yaratılış anlam ve amacının dışında, gereksiz ve yersiz bir şekilde kullanmaya israf deniliyor. İçinde yaşamış olduğumuz seküler dünyanın ekonomik sistemi, israf üzerine kurulmuştur. Eğer insan israf ederse ekonomik düzen daha verimli işliyor. Fakat insan kaynakları tüketip artık israf edemediğinde, yani israf istem dışı kaldığında ise ekonomik krizler baş gösteriyor. Bugün dünyada yaşanmakta olan bütün ekonomik krizlerin temelinde eldeki kaynakların tükenmesi sonucunda israfın durması yatmaktadır. Ne acıdır ki bu krizlerden çıkış yolu olarak yine insanlara kazanmadan, üretmeden, katma değer olmadan kazanmadıkları paraları israf ettirmek görülmektedir.
Bütün dünya toplumları hızla müsrifleştiriliyor. Hiç farkına varamadan kendimizi bu çarkın içinde buluyoruz. Belki isteyerek, belki de istemeyerek bu sistem an be an bizleri de içine çekiyor. Bazen kendimizi tutmaya çalışıyoruz, daha tutumlu, planlı programlı ve düzenli bir şekilde sahip olduğumuz nimetleri kullanmaya karar veriyoruz. Ama çok acı bir gerçek var ki; israf deyince aklımıza sadece sahip olduğumuz maddi nimetler geliyor. Bazılarımız da Efendimizin o meşhur sözünü anımsayıp, sağlık ve boş vaktin de insanın kıymetini hakkıyla anlayamadığı ve israf ettiği iki nimet olduğunu hatırlıyoruz. Kendimize bu hadisi çıkış noktası olarak kabul etsek ve acaba daha nelerimizi israf ediyoruz diye şöyle bir düşünsek, kim bilir hayatımızda farkında olmadan israf ettiğimiz neleri bulacağız
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız