İsraf, herhangi bir işte normal olan sınırı aşmak, aşırı davranmak demektir. İsraf, ihtiyaçtan fazla tüketmek, gereksiz yere harcama yapmak, savurganlık yapmak gibi anlamlara gelir. Dinimiz, başta yeme-içme, giyim-kuşam, araba, ev ve eşya gibi maddi ihtiyaçlar olmak üzere her türlü rızıktan istifade ederken aşırılıktan kaçınmayı emretmektedir. Kur'an-ı Kerim, aşırıya kaçan, harcamalarında ve davranışlarında ölçüyü kaçıran kimselerin yaptıklarını hoş görmemektedir. Ayet-i kerimelerde israf, iki manada kullanılmaktadır. Birincisi, "haddi (sınırı) ve ölçüyü aşmak" anlamındadır ki, bu aynı zamanda inkârcıların bir özelliğidir. Çünkü onlar Allah'tan gelen helal ve haram ölçülerini tanımazlar. O ölçüleri işlerine geldiği gibi değiştirmeye kalkışırlar. Onlar, Allah'ın ölçülerini çiğneyip geçerler. İnsanla Rabb'i arasında olması gereken dengeyi korumazlar. Davranışlarında normal sınırı gözetmezler ve konulan ölçünün ötesine geçerler, aşırıya giderler.
Günlük yaşayışında ellerindeki malı, serveti, imkânları veya parayı gereksiz yere harcayanlar da bir çeşit sınırı aşanlar, aşırı gidip dengeyi bozanlardır. Allah Teâlâ, her türlü aşırılığı yermekte, müsrifleri sevmediğini beyan etmektedir.
Allah, dünya nimetlerini insanlar ve canlılar için yaratmıştır. Bunları yemek, içmek veya kullanmak insanın hem hakkıdır hem de şükreden bir kul olmanın gereğidir. İnsanın Allah'ın lütfettiği nimetleri kullanması, güzel giyinmesi, güzel yaşaması günah değil, helaldir. Ancak kişinin öncelikle nimeti vereni bilip şükretmesi ve onları kullanırken ölçüyü kaçırıp savurgan olmaması gerekir. İsraf etmek, Cenab-ı Allah'ın verdiği nimetlere saygısızlık olduğu gibi aynı zamanda emanete riayet etmemektir. İnsana emanet olarak verilen malı saçıp savurmak, gerekli yerlere harcamamak, insanlar arasındaki ekonomik dengeyi bozar, kişiler arasındaki kıskançlığı artırır. Her türlü haddi (sınırı) aşmak, insanın ve onun içinde yaşadığı toplumun dengesini bozar ve onları huzursuzluğa götürür. İsraf, aynı zamanda hırs, kanaatsizlik ve zillet gibi kötülüklerin de başlıca sebebidir. Çünkü müsrif adam; ilahi takdire ve alın teriyle elde ettiğine razı olmaz, sürekli daha fazlasını ister. Hiç şükretmez, daima şikâyet eder durur. Helal rızkını az bulur, gayr-ı meşru olup olmadığına aldırmadan daha çok kazanmanın peşine düşer. Hatta o yolda izzet ve haysiyetini bile feda eder. Şunu belirtmek gerekir ki az ya da çok harcamak önemli değildir. Önemli olan "ne kadar" değil, "nereye" harcadığımızdır. İslam âlimlerine göre bir insan Allah yolunda malını çokça infak etse de savurganlık yapmış sayılmaz; fakat gayr-ı meşru bir iş için sadece birkaç kuruş da harcasa yine "saçıp savurmuş" kabul edilir. İslam, nimetlerin kadrini bilip onlara şükürle mukabele etmek gerektiğini belirtmiş ve şükrün esasını da "insana bahşedilen duygu, düşünce ve azaları yaratılış gayeleri istikametinde kullanmak" şeklinde tarif etmiştir.
İslam, insan hayatına her konuda bir denge getirmektedir. İnançta, amellerde, ahlakta, mal kazanma ve harcamada, duygularda, nefret ve sevmede hep orta yolu tavsiye eder. İslam ümmeti, orta yolu izleyen, dengeli ve hayır yolları üzerinde olan bir ümmettir. Bu ümmetin mal konusundaki tutumu da dengeli ve ölçülü olmalıdır. Kur'an-ı Kerim, işte bu orta yola ve müstakim çizgiye işaret eder. Aşırı harcamayı da cimriliği de hoş görmez.
Mülkün tamamı, aslında Allah'a aittir. İnsana emanet olarak ve imtihan için bir miktar mülk, nimet verilir. Malı ve geçimlikleri helal yoldan kazanıp helal yola harcayanlar, Allah yolunda infak edip hak sahiplerinin hakkını verenler, saçıp savurmayanlar, mal konusundaki sınavı kazanırlar. İsraf kavramını sadece yiyecek-içecek, mal-mülk ve maddi imkânlarla alakalı olarak düşünmemek gerekir. İsrafı, maddi-manevi her türlü nimetin, yaratılış gayesine ters kullanılması ve boşu boşuna harcanması olarak değerlendirmek en doğrusudur. Dolayısıyla giyim-kuşamda, içinde oturulan binada ve evin döşenmesinde olduğu gibi, zaman ve sağlık gibi nimetlerde de israf söz konusudur. Müslüman, elindeki nimetin veya içinde bulunduğu fırsatların kendisi için bir imtihan vesilesi olduğunu bilmelidir.
Rabbimizin bizlere lütfetmiş olduğu bütün nimetlerin farkına varmamıza, o nimetler için şükretmemize ve farkında olduğumuz veya olmadığımız bütün israflarımızdan kurtulmamıza vesile olması umut ve duasıyla bu sayımızda sizlerin huzuruna "Modern Çağın İnsan İsrafı" dosyasıyla çıkıyoruz.
Makaleleri ile elinizde ve gönlünüzde olmamıza vesile olan değerli yazarlarımıza teşekkürlerimizi arz ediyor, siz vefalı okurlarımızı dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.
Rahmet mevsimi olan "Üç Aylar"ımız mübarek olsun.