İnsanın kendi yaratılışı başta olmak üzere kâinatı yoktan var eden güç, öldükten sonra insanı tekrar diriltmeye de kâdirdir. Yüce Yaratıcı için yoktan var etmek de zor değildir, vardan tekrar yaratmak da zor değildir. İnsan bütün bu anlatılan ayetler üzerinde derinlemesine düşünürse, Yüce Allah'ın sonsuz kudret sahibi olduğunu anlar ve buna inanır. Sonuçta O, tekrar dirilteceğini söylüyorsa bunda da şüphe etmeden iman eder ve kendisini o diriliş gününe hazırlamaya gayret eder.
O halde ey insan, seni yoktan var eden Yüce Rabbine karşı hadsizliği bırak, yoktan var edilişini düşün ve Rabbinin yeniden diriliş sözüne inan. Kendini O'nun huzurunda hesaba çekileceğin güne hazırla. Rabbinin gerçekleri, densiz bir kısım insanın yok saymasıyla örtülemez. Kâinatta sürekli yenilenen her doğum, her yeşeriş, her uykudan uyanış diriliş gününün hak ve gerçek olduğunu haykırıp durmaktadır.
أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ
قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
"İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da: Çürümüş kemikleri kim diriltecek, diyerek, Bize misal vermeye kalkar? De ki: Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir." (Yasin, 36/77-79)
Hayat Kitabımızda pek çok ayet diriliş ve hesap gününün hak olduğuna vurgu yapar, bu konu ile ilgili hayatın içerisinden ikna edici delil ve pek çok çarpıcı misal getirilir. Çünkü öldükten sonra diriliş konusu gaybî bir konudur. İnanan insan, gaybî konularda, gaybı bilen Yüce Allah ve O'nun Rasülünün verdiği bilgilerle yetinir. Zira bu konuları kavramada akıl tek başına yeterli değildir. Bunun için insanlık tarihi boyunca her peygamber, doğru Allah inancından hemen sonra insanları ahirete imana çağırmıştır. Bütün bunlara rağmen çoğu insan ahiret gününü ya tamamen inkâr etmiş, ya da ahiretle ilgili şüphe ve tereddütlerden kendini kurtaramamıştır. Yüce Yaratıcımız ise hiçbir kulundan vazgeçmeyerek, farklı eğilimlere sahip insanlara farklı alanlardan deliller getirmeye, onların ikna olması için, konu etrafında derinlikli düşünmeye davet etmiştir. Aslında kalp gözüyle düşünen, dinleyen ve anlamak isteyen insan için hayatın içerisinde pek çok delil vardır.
Bir kere kâinatta var olan her şey Yüce Allah'ın erişilmez kudretini haykırır durur. Bütün bunları yapmaya kâdir olan, geleceğe dair söylediği her şeyi gerçekleştirmeye de kâdirdir. Hiç yoktan var eden, var olanı öldükten sonra diriltmeye de kâdirdir.
Bu delillerin başında insanın kendi yaratılışı gelir, ardından var olan insanın varlığını sürdürebilmesi için mecbur olduğu varlık âleminin yaratılmış olması ve varlıklar dünyasında sürekli meydana gelen hadiseler gelir. Bunların hepsi Yüce Allah'ın olmazları olduran kudretine delildir.
Ayette güya insanın, Yüce Yaratıcıya karşı darb-ı mesel getirişi anlatılıyor. Hem de bir hasım olarak. Rabbine düşmanca başkaldırarak. Gerçeği öğrenme niyet ve isteği olmadan bir hasım olarak hadsizce konuşuyor. Kendisinin herhangi bir delili olmadan, sadece inkâr ediyor, dirilişi imkânsız görüyor. Hasımca konuşma ile hakikate erişilemez ki! O hasım kişi, çürümüş kemiklere kim can verecek diye soruyor, Oysa o kemikler daha önce de et ve kemik olarak canlı idiler. Onlara o zaman can veren, diriliş gününde neden can veremesin!
Hâlbuki ölmüş bir kimsenin çürüyüp toprağa dönüşmüş kemik parçalarını getirip gösterinceye kadar, yaşayan insanın yaratılışı üzerinde düşünmesi, darb-ı meseli ondan sonra getirmesi gerekirdi. İnsan, kendisini yoktan var eden ve onu eşsiz bir şekilde çoğaltıp yaşatan Yüce Yaratıcının erişilmez kudretini fark etseydi, böyle bir misal getir(e)mezdi. Şöyle kâinatın yaratılışına bir baksaydı böyle bir itirazı ol(a)mazdı. Nitekim pek çok ayet, insanın yaratılışına dikkat çeker:
"Onlar, üstlerindeki göğü nasıl yapmışız, süslemişizdir bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yoktur. Allah'a yönelen her kula öğüt ve bir belge olarak yeryüzünü yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her güzel türden yetiştirdik. Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız