Tarih, yeryüzünde sahnelenen; hak ve zulüm mücadelesinin hikâyesidir. Tarihten, savaşları çıkarırsanız, geriye anlatacak çok bir şey kalmaz. Kıyamete kadar da aynı konuyu anlatıp duracaktır tarih.
Vahiyle barışmadan; sosyal hayatta barışın sağlanması mümkün değildir. Vahyin gölgesinde olmayan birlik davetleri, sadece ayrılık sebepleri olur. Toplumdaki uçurumları derinleştirir. Nefislerin, yasak arzularını tahrik eder. Kıskançlıkları, kinleri ve düşmanlıkları körükler.
Bu bağlamda yerel cemaatler, “Evrensel İslam Cemaati”nin peteğini örmek amacıyla vahdet yolunda, hayırlarda yarışan, çalışma grupları olmalıdır. Gereklidir de… “Evrensel İslam Cemaati” için atılan ilk adımdır yerel cemaatler.
Düşmanlığın tarihi, insanlığın tarihiyle başlar. Allah’ın hükmünü tanımayarak Hz. Adem’i saygı ile selamlamayan şeytan, ona ve onun çocuklarına savaş ilan etti.
Şeytanın en büyük düşmanlığı; insanlar arasına nifak ve düşmanlık sokmaktır.
İlk insanın çocuklarından Kabil, şeytanlaşan insanın ilk örneğini teşkil ediyor. Allah’ın emrine karşı gelişini, kardeşine olan düşmanlığıyla ve onun kanını dökme anekdotuyla sergiledi. Böylece saldırgan, zalim, haksızlık yapan, düşmanlık ateşini tutuşturan, suçsuz yere kan döken insanın atası olarak tarihe geçti.
“Nefsi onu, kardeşini (Habil’i) öldürmeye çağırdı. (O da) nefsine uyarak onu öldürdü.”( Maide, 5/27)
Hakka, hukuka, adalete razı olmamaktır, düşmanlıkların ve savaşların nedeni.
Kabil, razı olsaydı hakka; Habil’i öldürür müydü?
Tarih, yeryüzünde sahnelenen; hak ve zulüm mücadelesinin hikâyesidir. Tarihten, savaşları çıkarırsanız, geriye anlatacak çok bir şey kalmaz. Kıyamete kadar da aynı konuyu anlatıp duracaktır tarih.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız