Efendimiz’in (sav) hayatının her karesi ibadet ile örülüdür. Dolayısı ile hayatında var olan her ibadetin Ramazan’da biraz daha arttığına ÅŸahit oluyoruz. Sadece Ramazan’a has olarak teravih namazlarının kılındığını, sahur ile o bereketli vakitlerin ihya edildiÄŸini, son on gün de itikaf ile farklı bir havaya girildiÄŸini görmekteyiz.
Üzülerek belirtelim ki, bu çağın insanları olarak her ÅŸeyi eÄŸlenceye çevirdiÄŸimiz gibi Ramazan’ı da eÄŸlenceye çeviriyor, ibadetin heyecanı ve neÅŸesini, magazinleÅŸtirerek farklı ve menfi noktalara çekiyoruz. Ä°nsanları ibadete, camiye, cemaate alıştıracağımız yerde, sokaÄŸa, caddeye, etkinlik alanlarına alıştırıyoruz. Ä°çini boÅŸatarak bir Ramazan takdimi yapıyoruz.
Sahabe’nin dünyasında Ramazan Müslümanlığı gibi hayatın sadece bir bölümünü kapsayan, diÄŸer bölümlerine ise etki etmeyen bir ÅŸey yoktu. Onlar hayatlarının her anını vahyin gölgesinde geçirmeye çalışan bir nesil idi. Hal böyle olunca Ramazan onlar için bambaÅŸka bir ruh iklimine yolculuk etmelerinin en büyük vesilesine dönüÅŸüyordu.
Vahyin ilk muhatapları olan Sahabe neslinin hayatlarının her tablosu, bizler için çok önemlidir. Çünkü onlar bizlerin Müslümanlığımızın aynalarıdır. Biz ideal mümin duruÅŸunun nasıl olması gerektiÄŸini ancak onların hayatlarına bakarak öÄŸrenebiliriz. Ä°ÅŸte aramızdaki bu önemli baÄŸdan dolayı o bahtiyarlar topluluÄŸu bizlerin kökleri, her zaman ve mekânın yegâne rehberleridirler.
Kur’an’ın doÄŸrudan muhatapları olan o ayrıcalıklı nesil, vahyin hayatları dirilten tüm mesajlarını ilk kez duyanlar ve bu mesajları ilk kez hayatlarında uygulayanlardı. Kur’an ile çok canlı iliÅŸkileri olan o nesil her gün: “Bugün Allah bize ne söyleyecek?” heyecanı ile yaşıyorlardı. Ä°ÅŸte bu heyecanı en üst düzeyde yaÅŸadıkları bir zaman dilimi olan Hicretin 2. yılında, Ramazan ayının tamamının oruçlu geçirilmesi emrine muhatap oldular. Nübüvvetin geride kalan 15 yılından sonra böyle bir emre muhatap olan Sahabe nesli, büyük bir coÅŸku ve heyecan ile öteden beri kutsal saydıkları bu aya, daha da önem vermeye baÅŸladılar. Bu bahtiyarlar topluluÄŸunun muallimi olan Efendimiz (sav) oruçla birlikte birçok güzel ibadeti de bu güzide neslin gündemine taşıdı. Önce Ramazan gecelerinin ziyneti teravih namazları ile tanıştılar. Allah Resulü (sav) birkaç gece mescidde kıldığı bu namazları, ümmetinden bazılarının farz gibi algılamamaları için evine taşımasına raÄŸmen, Sahabe oruçla birlikte öÄŸrendiÄŸi teravih namazlarını hiçbir zaman gündeminden düÅŸürmemiÅŸ, Hz. Ömer ile birlikte de yeniden cemaatle eda etmeye baÅŸlamışlardı. Oruç ve Ramazan gecelerinin ziyneti olan teravih namazları, Medine’de ki bu ilk neslin büyük bir coÅŸku ve heyecan ile ihya etmeye çalıştıkları bir ibadete dönüÅŸmüÅŸtü.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız