Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İrfan Mektebi

Osman Nuri Topbaş

Mazlum Filistin

  • 06 Mart 2021
  • 1333 Görüntülenme
  • 459. Sayı / 2021 Mart



Millet, kardeşlik ruhuyla bir araya gelen insanlardan teşekkül eder. Bu ruhu taşımadan oluşturulan topluluk, kuru kalabalıktan öte bir şey değildir. Toplumlar için en büyük tehlike de; ihtilâflar, bölünmeler, parçalanmalar neticesinde meydana gelen anarşidir. Müslümanların fitne ve ihtilâflara düşmemeleri için, kardeşlik hukukuna riayet etmeleri şarttır.

 

Filistin’in ilk mazlumu 2. Abdülhamîd Han’dır. O, Filistin meselesinde büyük bir hassasiyet göstermiş ve Yahudilerin ilk bakışta masumane görünen arzu ve emellerine karşı basiret ve ferasetle tavır koymuştur. Abdülhamîd Han, kendisine Osmanlı’nın bütün dış borçlarını ödeme mukabilinde Filistin’den toprak isteyen Teodor Hertzel’e:

“Ben Filistin’den bir karış dahî toprak satmam! Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim ise, oraları kanlarını dökerek kazanmış ve mahsuldâr kılmıştır. Şehîd kanları ile alınan vatan parçası, para ile satılamaz! Biliniz ki, ben canlı bir beden üzerinde sizin yapmayı plânladığınız hain ameliyata asla müsaade etmem!” demiş ve bu tehlikeyi bertaraf etmek için çok ciddî tedbirler almıştır.

Onun gösterdiği bu irade ve dirayet karşısında bir şey yapamayanlar, bu koca sultanı tahttan indirmedikçe emellerine kavuşamayacaklarını anlayarak nihayet o meş’ûm (uğursuz) hal‘i, 1908’de içteki birtakım gafillerle gerçekleştirmişlerdir.

II.Abdülhamîd Han’daki bu sahiplenişin Müslüman tebaaya yansıyan oldukça câlib-i dikkat tezahürleri vardır. Bunlardan birine bir Mescid-i Aksâ ziyaretinde şahit olan İlhan Bardakçı şöyle anlatır:

“Mescid-i Aksâ’ya girerken merdivenlerinde dimdik dikilmiş bir kimseye rastladım. İki metreye yakın boyu, iskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysisi vardı. Yüzüne bakınca ürktüm. Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibiydi. Yanımda bulunan İsrail Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanı’na sordum:

–Kim bu adam?

Omuz silkti:

–Bilmem, bir meczup işte! dedi.

Bunun üzerine o adama yaklaşıp bilemediğim bir hisle:

–Selâmün aleyküm baba! dedim.

Bana, bizim o canım Anadolu aksanımızla cevap verdi:

–Aleyküm selâm oğul!

Donakaldım. Ellerine sarıldım, öptüm, öptüm…

–Kimsin sen baba? dedim.

Keskin bakışlarıyla yüzüme baktı:

–Ben, Kudüs’ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Kumandanı Onbaşı Hasan’ım!.. dedi.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

459. Sayı Mart 2021