Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Kim Kudüs'ün Fatih'i Olursa, Ümmetin Halifesi O Olacaktır

  • 06 Mart 2021
  • 986 Görüntülenme
  • 459. Sayı / 2021 Mart



Kutsal mekânlar, salih kulların sahipliğinde kutsallıklarına paralel olarak korunurlar. İslam dünyasındaki uyanış ve direniş hareketlerinin güç kazanması, bu kutsal mekânların tekrar Allah’ın kendilerinden razı olduğu salih kulların eline geçmesidir.

 

Kudüs, Müslüman bilincin sürekli diri tutması gereken bir emanetidir. Müslüman zihinde Kudüs'ün tutsaklığı aslında İslam Dünyasının bedenen ve zihnen rehin alındığı gerçeğini yüzümüze vurmaktadır. Kudüs her Müslüman için semaya açılan bir kapı, her müminin kalbin özgürlük hayalidir.

 

 

Kudüs, Müslümanlar için ümmet ve imamet imtihanıdır. Hilafetin ve halifeliğin yolu Kudüs’ten geçmektedir. Kudüs, İslâm ümmetinin evrensel imtihanıdır. İslâm ümmetine mensubiyetini hisseden her Müslüman’ın üzerine farz olan durumlardan birisi de, Kudüs’ün müstevli harbi Siyonist Yahudilerden kurtarılması için çalışmaktır. Kudüs, tevhid inancının önderleri olan peygamberlerin Allah’ın dinini en yoğun olarak insanlara tebliğ ettikleri kutsal bir mekânın adıdır. Hz. İbrahim ve Hz. Lut’un Filistin bölgesine gelip yerleşmelerinden itibaren bu bölgenin tümü mübarek kabul edilmiştir.

“Biz onu (İbrahim’i) ve (yeğeni) Lut’u âlemler için mübarek kıldığımız arza (yere ulaştırıp) kurtardık.” (Enbiya, 21/71)

Kudüs, insanlığın cazibe merkezidir. Tarih boyunca birçok devlet ve milletin ilgi odağı hâline gelmiştir. Kudüs, imar edildiği günden bu yana Şam diyarının merkezi ve başkenti olagelmiştir. Bereketli kılınan bu bölgenin mübarek olarak kabul edilmesinin nedeni, Cenab-ı Allah’ın hikmetiyle buradan pek çok peygamberin gelip geçmesi ve burada vefat edip defnedilmesi veya meyve ve sebzelerle etrafının bereketlendirilmiş olmasından ileri gelmektedir. Kuran-ı Kerim'de hepimizin bildiği Kureyş suresindeki kış ve yaz yolculuklarının yapıldığı Şam bölgesi (Biladü'ş-Şam: Bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün) sınırları dâhilindeydi. Arap yarımadasında yaşayan Hıristiyan ve Yahudiler için de mukaddes bir şehirdi. Hatta hepimizin malumu olduğu üzere Hz. Muhammed (sav)'in çocukluğundaki önemli olaylardan biri olan Rahip Bahira hadisesi de Suriye'nin güneyinde Kudüs'e çok uzak olmayan Busra'da vuku bulmuştu. Kıblenin vahiyle Kâbe'ye çevrilmesine kadar geçen sürede, namazlarda Kudüs'e yönelinmiş olması şehrin İslam tarihindeki ehemmiyetinin bir göstergesidir. İslam'ın Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya verdiği bir önem de Hz. Peygamber'in İsra ve Miraç hadisesinin gerçekleştiği yer olmasıyla ilgili. Bizler Receb ayının 27'nci gecesine denk gelen Miraç hadisesini her yıl kutlamaktayız. Kudüs ve Mescid-i Aksa, Kuran'da İsra ve Miraç hadisesi dolayısıyla şu şekilde zikredilir. "Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir" (İsra, 17/1) Hz. Peygamber(sav)'in, "Yolculuk ancak şu üç mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu mescidime, Mescid-i Haram'a ve Mescid-i Aksa'ya." (Buhari, “Mescid-i Mekke”, 1, “Savm” 67) hadisinde zikredilen üç haremden biri de Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dır. Hz. Ebubekir'e "Sıddık" (doğrulayan) sıfatının verilmesi de yine İsra ve Miraç hadisesi, yani Kudüs ile yakından ilgilidir. Müşrikler alaycı bir şekilde Hz. Peygamber'in Miraç yolculuğunu sorduklarında Hz. Ebubekir'in; "O dediyse doğrudur" şeklinde cevabı kendisine "Sıddık" lakabının verilmesine sebep olmuştur. Kudüs; kâziblerin değil, sadıkların şehridir. Zulmün değil, adaletin yurdudur. İnsanlığın daimi huzurudur. Kudüs işgal ve istilâ altında bulundukça genelde insanlığa ve özelde ise İslâm ümmetine rahat yoktur.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

459. Sayı Mart 2021