Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Sünnet-i Rasulullah Müslümanca Hayatın Minhacıdır

  • 29 Nisan 2023
  • 234 Görüntülenme
  • 485. Sayı / 2023 Mayıs



Asrımızda sünnet denince Müslümanların aklına genellikle Peygamber Efendimizin kıyafet, adap ve ibadetlerindeki müstehaplarla ilgili uygulamaları gelmektedir. Rasûlullah'ın yüksek ahlakına dair meziyetlerinin veya iktisadi, hukuki, siyasi uygulamalarının ilk akla gelen sünnetler arasında, hatta sünnetler arasında sayıldığına pek rastlanmıyor. Bu, üzerinde önemle durulması gereken bir husustur.

 

Günümüzde sünnetin sahâbe kıvamında doğru anlaşılamamasının ve bu zamana yansıtılamamasının sebepleri; manasız ve maksadsız şekilcilik ve taklitcilikle beraber cehalet, duygusallık, hadislerin edebi tahlillerinin, dil ve ifade tarzlarının kavranılmaması, hadislerdeki emir, yasak, tavsiye, teşvik, ikâz ve korkutmaların ayırt edilememesi, uydurma hadislere fazla itibar gösterilmesi, hadislerin vürûd sebeplerinin ve tarihlerinin dikkate alınmaması, hadislerin evrenselliğinden sarf-ı nazar edilmesidir.

 

 

Allah’ın arzında Müslümanca yaşama ve Müslümanca ölme hususunda nebevi sünnetin örnekliğine duyulan ihtiyaç her türlü tartışmadan azadedir. Sünnet-i Rasûlüllah olmadan Müslümanca bir hayat yaşanamaz. Müslümanca yaşamak ve Müslümanca ölmek için sünnet-i Rasûlüllah’ın hayata taşınması olmazsa olmaz şarttır. Kişinin Peygamber sünnet ve siretini devre dışı bırakarak Müslümanlık iddiasında bulunması, kendi Müslümanlığını tartışmalı hale getirmesidir. Sünnetin inşa edicisi, bizatihi Hz. Peygamber (sav)’dir. Zaten Peygamberler, insanlığın başlangıcından beri hidayet rehberi olarak görevlendirilmiş kullardır. Onlar insanlığa örnek olarak gösterilmiş ve kendilerine itaat edilmesi istenmiştir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûlüllah’ın insanlığa yol göstericiliğinin devamı da onun doğru bir şekilde tanınması, insanlara tanıtılması, daha sonra da örnek alınmasıyla mümkün olacaktır. Hz. Peygamber’i anlama ve onu örnek alma ihtiyacı hiçbir zaman sona ermeyecektir. Genelde insanlığın özelde ise Müslümanların Peygamber ve Peygamber sünnetine duydukları ihtiyaç kıyamete kadar bakidir. Abdullah b. Amr’dan rivayet edildiği üzere Rasûlullah (sav) şöyle demiştir: “Ben ancak muallim olarak gönderildim…” (Sünen-i İbn Mace, “Sünnet”, 1) Evet, Allah-û Teâlâ, Peygamberimiz(sav)’i insanlığa bir “muallim” olarak göndermiştir. O, beşeriyette ondan daha büyüğü bulunmayan büyük bir eğitimci, terbiyeci, hidayete götüren ümmi-basiretli bir insan ve beşeriyetin önünü aydınlatan bir elçidir. O tüm insanlık için en güzel örnek ve önderdir. Peygamber sünneti, İslâm ümmetinin değişmeyen ve değiştirilemeyen örnek ve önderlik makamıdır. Sünnet-i Rasûlüllah’ın hayata taşınmadığı yerde Müslümanlar örneksiz ve öndersizdirler.

Hz. Peygamber (sav) güneş, sünnet-i seniyyesi ise hayata yansıyan ziyalarıdır. Güneşe evet, ziyasına hayır demek, doğrudan doğruya güneşi inkâr etmektir. Bu işi yapanlar, karanlığa alışmış aydınlık düşmanlarıdır.

Müslüman ferdin, Müslüman ailenin, Müslüman toplumun ve Müslüman devletin arzulanan ahlakî ve insanî seviyeye ulaşmasının ancak Hz. Peygamber’in Sünnet’inin bilinmesi ve uygulanmasıyla mümkün olabileceği inkârı namümkün olan bir hakikattir. Hz. Peygamber'i “örnek model” olarak hayata taşırken onun yaptıklarının sebep, illet ve hikmetini kavramak gerekir. Rasûlüllah (sav)’in hadislerinin/sünnetlerinin doğru anlaşılıp doğru uygulanabilmesi için onların varid olduğu sebep ve şartların yani bağlamın göz önünde bulundurulması gerekir. Peygamberimiz'in hayat gayesi ne ise hayata verdiği anlam nasılsa, o nasıl bir imana sahipse, Müslümanın ki de öyle olmalıdır. O'nun değer yargılarını aynen benimsemelidir. Sünnetin bu yönü asıl ve temeldir. Peygamber (sav)’in sünnetini ve siretini taşlayan esaslar, Nemrudlardan, Firavunlardan, Ebu Cehillerden alınmış yasalardır. Başka bir ifadeyle Allah’a ve Peygambere karşı ortaya konulmuş isyanlardır.

Asrımızda sünnet denince Müslümanların aklına genellikle Peygamber Efendimizin kıyafet, adap ve ibadetlerindeki müstehaplarla ilgili uygulamaları gelmektedir. Rasûlullah'ın yüksek ahlakına dair meziyetlerinin veya iktisadi, hukuki, siyasi uygulamalarının ilk akla gelen sünnetler arasında, hatta sünnetler arasında sayıldığına pek rastlanmıyor. Bu, üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Müslümanlara verilen hatalı, noksan ve bütünlükten uzak sünnet imajı, onları şekilci ve davranış kalıplarını taklitten ibaret bir sünnet anlayışına götürmüştür. Sünneti, dolayısıyla İslâm'ı şekle ve lafza mahkûm ettikçe, dışı Müslüman fakat inancı, dünya görüşü, ahlakı, sosyal ilişkileri Müslümanlıkla bağdaşmayan insanlar üretmekten kurtulamayız. Günümüzde dışı İdris, içi İblis insan tiplerinin çoğalmasının sebebi budur. Şunu bilelim ki; hayatın her yönüne sirayet etmeyen bir sünnet anlayışı, hayatın sünnet tarafından boş bırakılan kısımlarının İslam dışı uygulamalarla doldurulmasına yol açar.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

485. Sayı Mayıs 2023