Kâfirler bugün en çok Ehad isminden rahatsız oluyorlar. Bizler Bilal (ra) gibi ne dediğimizi bilerek ve bütün sonuçlarını göze alarak “Ehad” demeliyiz. O, kızgın kumların üstünde, göğsündeki kayalarla “Ehad” diyordu. Kâfirler bunu duydukça daha bir hınçla saldırıyorlardı ona. Bayılıp kendinden geçiyordu ve ayıldığı zaman ilk sözü yine “Ehad” oluyordu.
اَلْأَحَدُ
EL-EHAD: “Sözlükte bir, tek, yegâne ve biricik anlamlarına gelir.”( Esma-i Hüsna, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ, s.107)
Istılâhi olarak El-Ehad; Erkeklik ve dişiliği olmayan,
El-Ehad; Zâtında eşi, benzeri, dengi ve ikincisi bulunmayan,
El-Ehad; Yegâne bir, tek.
Ez-Züccâcî (ra) der ki: “El-Vâhıdü’l-Ehad, Allah’ın bir ve tek olması terkibi genellikle birlikte kullanılır.” (Esma-ül Hüsna, Heyet, s.343)
a) “Ezelde yalnız Allah vardı. Başka hiçbir şey yoktu. Rasûlullâh (sav) şöyle buyurdu: “Sadece Allah vardı. O’nunla birlikte başka bir şey yoktu.” (Buhârî, “Bed’ül-Halk”, 1)
b) Bütün celâl ve kemâl sıfatları, sadece Allah’ta bulunmaktadır. Bu yönüyle yalnız O, bir ve tektir.
c) Bütün varlıkları idare eden ve işlerini yürüten yalnız O’dur. Bir şeyi yaratmak ve yapmak için herhangi bir maddeye, süreye, âlete ve hazırlığa ihtiyacı yoktur.”( Esma-ül Hüsna, Heyet, s.343)
“El-Ehad; Cisim (artma ve eksilme kabul eden, uzunluğu, genişliği, yüksekliği ve derinliği bulunan, birden çok cevherin birleşmesinden oluşan, toplanma, ayrılma, hareket ve sükûn özelliği olan varlık), cevher (boşlukta yer tutan, bölünmeyen varlık) ve araz (varlığı kalıcı ve devamlı olmayan, varlığı cevher ile kâim olan, gelip geçici olan, varlığı için bir mekâna ihtiyacı olmayan), bir cihette bulunmayan, cisimlere ait özelliklerden uzak olan, bir tek ilâh anlamındadır.”( Esma-i Hüsna, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ, s.107)
Fahreddin er-Râzı’e göre el-Ehad: “Allah’ın zât, sıfat ve fiillerinde cüz ve parçalara ayrılmaması demektir.” (Levâmi’, Fahreddin er-Razi, s.312 - Esma-i Hüsna, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ, s.107)
İbn Kayyum el-Cevziyye der ki: “El-Ehad ismi Allah-ü Teâlâ’nın rablik ve ilâhlıkta tek olduğu anlamını taşımaktadır.” (Bedâi’ul-Fevâid, İbn Kayyum el-Cevziyye, c.1, s.146 - Esmau’l-Hüsna, Abdülaziz b. Nâsır el-Culeyyil, s.126)
El-Ehad ism-i şerif’i Kur’an-ı Kerim’de, sadece İhlas Suresi’nde geçmektedir.
قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Meali: “De ki: O Allah bir, tektir.” (İhlâs, 112/1)
Abdullah b. Büreyde’den, o da babasından rivayetle; “Rasûlullâh (sav) ile beraber mescide girdim. İçeride bir adam namazını bitirmiş ve tahıyyatta oturarak şöyle dua ediyordu:
اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ أَنِّي أَشْهَدُ أَنَّكَ أَنْتَ اللَّهُ لآ إِلَهَ اِلاَّ أَنْتَ الْاَحَدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Okunuşu: “Allâhümme innî es’elüke ennî eşhedü enneke entallâhü lâ ilâhe illâ ente’l-ehadü’s-samedüllezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehû küfüven ehad.”
Manası: “Ey Allah’ım! Tek ve Samed/her şeyin kendisine muhtaç olduğu, kendisinin ise hiçbir şeye muhtaç olmadığı olansın, doğurmamış ve doğurulmamış olan, bir dengi de bulunmayan, Senden başka ilâh’ın bulunmadığına şahadet ederek Senden diliyorum.”
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız