İslam, günlük hayatın her alanında kendini göstermelidir. Hem namaz kılan hem de İslami değerlerle hareket eden Müslümanlar, devlet makamlarında, iş dünyasında ve tüm sosyal çevrelerinde örnek olmalıdırlar. Ancak, dedikodu yapmak, birinin kuyusunu kazmak veya başkalarının hatalarından mutluluk duymak gibi davranışlar, İslam ahlakının tam tersidir.
İslam, sadece ibadetlerle sınırlı bir din değildir; aynı zamanda ahlaki ve etik değerlerle yoğrulmuş bir yaşam biçimidir. İlim ve mevki sahibi olmanın getirdiği sorumlulukları bilmek, topluma örnek teşkil etmek ve Allah'a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek, gerçek Müslümanlığın gereklilikleridir.
Günümüz toplumunda, Müslüman kimliğimizin ne denli derinlemesine yaşandığını ve bu kimliğin gerektirdiği sorumlulukları ne ölçüde yerine getirdiğimizi sorgulamak, hem bireyler hem de toplumsal yapılar açısından büyük bir önem taşımaktadır. İslam, sadece ibadetlerle sınırlı kalmayan, hayatın her alanında Allah'ın emirlerine uygun, ahlaki ve etik değerlerle yoğrulmuş kapsamlı bir yaşam biçimini ifade eder. Ancak, gözlemlerimiz gösteriyor ki, bu yüksek idealleri tam anlamıyla hayata geçiremeyen birçok Müslüman bulunmaktadır. Peki, Müslümanlar ne kadar Müslüman? Bu soru, inançlarımızın ne derece içselleştirildiğini ve pratikte nasıl tezahür ettiğini anlamak adına kritik bir öneme sahiptir.
İslam'ın Gerçek Anlamını Yaşamak
İslam, namaz kılmak, oruç tutmak gibi ritüellerin ötesinde, adalet, merhamet, hoşgörü ve sabır gibi değerleri de kapsar. Allah Teala, Maide Suresi'nde, "İyilik ve takva üzerine yardımlaşan kimseler, Allah katında büyük bir mükâfat sahibidir" (Maide, 5/2) diyerek, Müslümanların iyilik ve takva temelinde yaşamalarını emretmiştir. Ancak, bazı Müslümanlar, ilim ve mevki sahibi olmanın getirdiği ayrıcalıklarla kibirlenmekte, topluma karşı hoşgörüsüz ve sabırsız davranmaktadırlar. Bu durum, İslam'ın özünden sapmanın en belirgin örneklerinden biridir ve toplumsal barışı zedelemektedir.
İlim Erbapları ve Toplumsal Rehberliğin Sorumlulukları
İlim erbapları ve toplumsal rehberlik görevini üstlenen dini otoriteler, toplumun manevi ve ahlaki yapısının şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: "Müminler, birbirlerine karşı kardeştirler. Bir müminin kardeşinin sıkıntısını gideren, sanki kendi sıkıntısını gidermiş gibi olur." (Buhari ve Müslim) Bu hadis, dini otoritelerin topluma hizmet ederken alçakgönüllülük ve dürüstlükle hareket etmeleri gerektiğini açıkça belirtir. Ancak, mevcut uygulamalarda bu idealin tam anlamıyla karşılanmadığı görülmektedir. Dini otoritelerin bu tutum eksikliği, toplumda İslam'a olan güvenin azalmasına neden olmaktadır.
Kibir ve Şımarıklığın Tehlikeleri
Kibir, İslam'da kesinlikle yasaklanmış bir davranıştır. Lokman Suresi'nde, "Kibirli olma ve yeryüzünde kibirlenerek yürüme
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız