Kur'an Ve Toplumsal Barış , Abdullah Büyük
Sayı : 507   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Başyazı

Abdullah Büyük

Kur'an Ve Toplumsal Barış

  • 28 Åžubat 2025
  • 97 Görüntülenme
  • 507. Sayı / 2025 Mart



Biz, Peygamberimiz (sav)'in usulüne riayet ederek, dışımızdaki insanları değil kendimizi Rabbimize şikâyet etmeliyiz. Taif'teki meşhur duasını prensip haline getirmeliyiz. Zira bir şey yapamadığı için ıstırap duyan kalbe Cenab-ı Allah muhabbetle yaklaşır. Toplumsal barışı sağlamanın gereklerinden biri de onu bunu suçlamak yerine, ne yaptığımızı, nerede hata yaptığımızı ve neyin neticesinde böyle bir sonuca ulaştığımızı muhasebe etmektir.

Toplumsal barışı sağlamak için gözetmemiz gereken en önemli husus ise Kur'an ile sağlıklı bir iletişim kurmaktır. Vahiy, Allah'ın insanı kendisine muhatap kabul etmesinin bir neticesidir. Hz. Âdem ile başlayan insanlık tarihinin her döneminde Allah, insanı göndermiş olduğu ilahi müfredat ile eğitime tabi tutmuştur.

Müslümanlar olarak toplumsal barışı sağlayabilmemiz için gündeme almamız gereken konular vardır. Bunlardan ilki etrafımızdaki her insanın "Hepiniz Âdem'densiniz. Âdem ise topraktandır"  nebevi beyanına binaen bir Peygamber evladı olduğuna ve hepimizin de Peygamber Efendimiz (sav)'in on beş asır sonra gelen ümmeti olduğuna inanmaktır. Peygamberlerin evlatları ve ümmetleri, inanan ve tabi olanlarla, inanmayıp asi olanlar şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. Doğal bir süreç olarak da bu iki grup arasında adı bazen savaş, bazen cihad olan bir mücadele başlayacaktır. Unutmamalıyız ki Müslümanların cihad tarihinde Batı'da olduğu gibi işgal hiçbir zaman kendine yer edinememiş, bunun yerine hep fetih gündeme gelmiştir. Batı'nın aksine önce gönüller sonra beldeler fethedilmiştir. 

Toplumsal barışı sağlamak için gözetmemiz gereken bir diğer husus ise ortak değerlerimizdir. Kur'an-ı Kerim'de ortak değerlerimiz Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kullar (Bkz.Nisa, 4/69) olarak özetlenmektedir ki bu zümreler kıyamete kadar insanlar arasında varlıklarını devam ettireceklerdir. Kendileri olmasa dahi onların misyonlarına sahip çıkanlar, onların varisleri olarak hep aramızda olacaklardır. O halde ortak değerlerimiz olan âlimlerimiz, yöneticilerimiz, zenginlerimiz, vakıf ve derneklerimize sahip çıkmak, toplumsal barışın gereklerindendir. 

İnanışları ve ideolojileri farklı olan insanların barış içinde yaşaması için dikkat edilmesi gereken üçüncü husus ise Müslüman'ın buğz ve nefretinin şahıslara değil, şahısların yaptıkları kötü fiillere olduğunun bilinmesidir. Nitekim Müslüman tebliğ vazifesi gereğince günahkârdan nefret etmek, ona karşı tavır almakla değil,  muhatabına hakikati anlatmak, onu hatasından vazgeçirmeye çalışmakla yükümlüdür. Çünkü vahiyle muhatap olması, vahyin tedrisatından geçmesi, ibadetlerle hemhal olması ona bir sorumluluk, anlayış ve elinde olanı olmayana tattırmaya vesile olmak demek olan merhameti kazandıracaktır. 

Yüce Allah'ın değişmez prensipleri vardır. Onlardan biri de yeryüzünde yaşayan kullarının ellerinde imkânlar olduğu müddetçe onların hayatına müdahale etmemesidir. Peygamberler "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye sorana kadar yani bütün imkânlarını kullanıp bir sonuca ulaşamayıncaya kadar Allah'ın yardımı tecelli etmemiştir. 

Biz Peygamberimiz (sav)'in usulüne riayet ederek, dışımızdaki insanları değil kendimizi Rabbimize şikâyet etmeliyiz

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

507. Sayı Mart 2025