Şahsî Arınma Ve İctimâî Kalkınma: Zekât , Mehmet Toker
Sayı : 507   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Umran

Mehmet Toker

Şahsî Arınma Ve İctimâî Kalkınma: Zekât

  • 28 Åžubat 2025
  • 231 Görüntülenme
  • 507. Sayı / 2025 Mart
Yazarın Diğer Yazıları
Mehmet Toker
Tüm Yazı Arşivi



İslam Dini, her alanda olduğu gibi toplumsal sınıf farklarının ortadan kalkması veya aradaki uçurumu kapatıp, küçültüp toplumsal sınıfların birbirine yaklaştırılması konusunda da o güne kadar ve daha sonraki dönemde de günümüze gelinceye kadar hiçbir iktisat teorisinin ortaya atmadığı ve gerçekleştiremediği bir uygulamayı insanlığa sunmuştur.

Günümüzdeki toplumsal ekonomik problemlerin ve sosyal adaletsizliğin sebebi, zekât ifasının yetersizliği, devlet denetiminden ve organizesinden çıkarılıp sadece vicdanlara bırakılmış olmasıdır. Müslümanların mali ibadetlere gerekli hassasiyeti göstermemeleridir. Müminlerin ibadet mükellefiyetine bakışının ve ahirete olan inancının materyalist felsefe karşısında zayıflamış olmasıdır.

Mülkiyet kavramı iktisat, maliye disiplinleri içerisinde en mühim kavramlardan birisidir. Mülkiyet ilişkileri, üretim tüketim dengesi, gelir paylaşımı, emek sermaye ilişkisi, toplumda varlık ve gelir düzeyine bağlı farklılıklar, toplumsal hadiselerin ortaya çıkmasında, toplumsal sınıflar oluşmasında rol oynayan temel kavramlardan birisidir. Toplumun sınıflara ayrılmasının ve sınıflar arasında çatışmalar meydana gelmesinin temel sebebi gelir seviyesindeki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Gelir farklılıklarının oluşturduğu ekonomik sınıf ayrılıkları ve sosyal adaletsizlikler gerek toplumların kendi içinde gerekse diğer toplumlarla olan ilişkilerinde çoğu zaman çatışma ve savaş nedeni olmuştur. Tarih boyunca insanlar sosyal adaletsizliği gidermenin ve toplumsal gelir dağılımında dengeyi sağlayabilmenin yollarını aramış ve çeşitli sosyoekonomik sistemler/modeller denemiştir.

Toprakların işlenmesi, tarım/ziraat ya da toprağa bağlı olarak hayvancılıkla elde edilen kazançlar ve ticaret yoluyla elde edilen gelirler insanların zenginleşmesine, zenginleştikçe farklılaşmasına, ayrışmasına ve sınıfların ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu durum çoğu zaman zengin sınıfların fakir sınıfları ezmesi, zulmetmesi, köleleştirmesini beraberinde getirmiş; bazen de fakir sınıfların gasp, hırsızlık ve benzeri yollarla zenginlerin mülkiyetine kastetmesi ile neticelenmiştir. Her iki durumda sosyal adaleti temin etmediği gibi sosyal adalet açısından aradaki uçurumu daha da büyütmüştür.

İslam Dini, her alanda olduğu gibi toplumsal sınıf farklarının ortadan kalkması veya aradaki uçurumu kapatıp, küçültüp toplumsal sınıfların birbirine yaklaştırılması konusunda da o güne kadar ve daha sonraki dönemde de günümüze gelinceye kadar hiçbir iktisat teorisinin ortaya atmadığı ve gerçekleştiremediği bir uygulamayı insanlığa sunmuştur. Vahiy yoluyla insanlığın iktisadi hayatına yapılan bu dikey müdahale; tavizsiz, samimiyetle ve ciddiyetle uygulandığı dönemlerde sosyal adaleti temin ve tesis etme noktasında toplumdaki ekonomik sınıfsal farklılıkların minimize edilmesi noktasında çok büyük rol oynamış ve bu noktada başarılı da olmuştur. 

Mekke döneminde başlamak suretiyle toplumun yavaş yavaş alıştırıldığı ve ısındırıldığı zekât/sadaka uygulaması hicri ikinci yılda farz bir ibadet olarak emredilmek suretiyle Müslümanların mükellef olduğu bir ibadet ve İslam'ın beş temel esasından birisi olarak yer almıştır. İslam Dinindeki diğer ibadetlerde olduğu gibi zekât ibadeti de toplumda birlik ve bütünlüğü sağlama noktasında pozitif bir durumu deruhte etmektedir. Zekât kelime manası itibariyle artma, arınma, övgü ve bereket manalarına gelen, Kur'an-ı Kerim'de ise sadaka kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılan ve Allah tarafından lütfedilmek suretiyle kişinin kendisine emanet edilen elindeki malının belirli bir oranını yine Kur'an tarafından belirlenen sekiz sınıf insana vermesiyle yerine getirilen ve İslam'ın beş temel esasından birisi olarak kabul edilen bir ibadettir. Toprak ürünlerinden, hayvanlardan, ticaret mallarından, ziynet eşyalarından, paralardan, ticaret mallarından ve gelir getiren mallardan nâs ile belirlenmiş oranda verilir.  Toprak ürünlerinden verilecek miktarı/oranı ifade eden öşür kelimesi, toprak ürünlerinin zekâtı manasında zekatla eş anlamlı olarak kullanılmış ve literatüre geçmiştir. Zekâtın kavram olarak yer almış olduğu Kur'an-ı Kerim'deki otuz ayetten yirmi yedisinde namazla beraber zikredilmesi ve bu ayetlerin Allah'a ve ahiret gününe iman edilmesini isteyen ayetlerin hemen sonrasında veya devamında yer alması ya da zekât verenlerin Allah'a ve ahiret gününe iman eden mümin kimseler olduğu vurgusuyla beraber yer alması, zekâta İslam dininde imanın bir sağlaması görünümünü kazandırmaktadır

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

507. Sayı Mart 2025