Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İktibas

Yusuf Kaplan

Ayasofya'nın Zincirlerinin Kırılması, Türkiye'nin Ruhunun Kurtarılması

  • 07 Ağustos 2020
  • 1176 Görüntülenme
  • 452. Sayı / 2020 Ağustos



Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi, Ayasofya’nın temsil ettiği fetih ruhuna pranga vurulmasıydı. Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi, daha da önemlisi, bu toplumun ruhuna pranga vurulmasıydı. Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi, bu fetih ruhunda özetlenen medeniyet iddialarımızın, rüyalarımızın, hayallerimizin askıya alınması, inkâr edilmesi ve müzeye konulmasıydı aslında. Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi, bu toplumun tarih bilincinin çarmıha gerilmesi, tarih bilincinin linç edilmesi, bu toplumun zihnî bağımsızlığını yitirmesi, siyasî bağımsızlığının büyük yara almasıydı.

 

Ayasofya, Türkiye’nin hükümranlığının, bağımsızlığının sembolüdür. Ayasofya’nın temsil ettiği ruhu kavrayamayan kuşakların zihinlerinin prangalı olduğunu söylemek bile gereksiz! Ayasofya’nın temsil ettiği ruh, “kılıç hakkı” olarak camiye çevrilmesinde gizlidir. Ayasofya’nın cami olması, hem Ayasofya’nın hem de bu toplumun ruhunun korumasının yegâne şartlarından biri ve ruhunu koruduğunun en önemli göstergesidir.

 

 

Ayasofya, müzeye çevrildiğinde büyük bir hüzne bürünmüştü bu millet.

Müzeye çevrildiğinde çöplüğe dönüştürülmüştü etrafı adeta. Kimsesizliğe terkedilmişti.

Şu anki Süleymaniye Külliyesi’nin etrafı gibi. Bir gün Süleymaniye de bu kaderine terkedilmişten kurtulur inşallah.

Tek Parti dönemi, bu toplumun İslâmî ruh köklerini kurutan her adıma çekinmeden imza atıldığı Jakoben bir yıkım dönemi olarak tarihe geçti: Ezan yasaklandı. Türk müziği yasaklandı. İslâm’dan arındırılmış bir kök arayışına gidildi; Türk Tarih Tezi, Güneş-Dil Teorisi gibi bilim çevrelerinde bile “bilimsel hurafe” olarak görülen, Türk milletine İslâm’sız bir kök, bir ruh kökü dayatmaya çalışan anakronik, şaşkın, bize zaman ve enerji kaybettiren absürt maceralara soyunuldu!

Atatürk’ün bizzat kendisi bu tür denemelerin saçmalığını görecek, bazı devrimlerde geri adım atacaktır. Güneş-Dil Teorisi’nin, tastamam garabet bir şey olduğunu fark etmişti meselâ! Mustafa Kemal’in en yakınındaki isimlerden Falih Rıfkı Atay, bu konudaki “çılgınca” girişimlere neden karşı olduğunu, bazı aşırı adımlar konusunda Atatürk’le nasıl tartıştıklarını uzun uzun anlatır Nutuk’tan sonra Kemalizm’in -deyim yerindeyse- ikinci “kutsal kitabı” Çankaya başlıklı kitabında. Her Türk evladının bu kitabı dikkatle okumasını öneririm. Hem satır aralarında aslında ne olduğunu gösterdiği hem de Türkçe’nin usta kalemlerinden birinin elinden çıkma bir metin olduğu için.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

452. Sayı Ağustos 2020