Bugünkü pragmatist/menfaatperest dünya, insanımızı menfaatlerin zebunu bir hâle soktu. Bunun neticesinde manevi hayat çöküntüye uğradı. Gönüller ruhi buhranlara sürüklendi. Fuhuş, alkol ve uyuşturucu iptilâsı topluma zehir serpmekte. Bütün bunların neticesinde intihar hadiseleri insanlık tarihinde görülmemiş bir dereceye ulaştı. Psikiyatrik rahatsızlığı olan hastalar çoğaldı. Bu da hiç şüphesiz ruhi sefaletin apaçık bir göstergesi.
İnsan, güçlü kuvvetli olduğu gençlik dönemine aldanarak günahlara dalmamalıdır. Zira bu kuvvetin ardından muhakkak bir zafiyet ve tükeniş dönemi gelecektir. İhtiyarlıkta duyulan pişmanlık ise elden kaçırılan fırsatları geri getirmeyecek, ruhun hasret ve ıztırâbını dindiremeyecektir.
Bu dünya, ahiretin tarlasıdır. Yani bu dünyada bir kimseye ikram edilen bütün nimetler, aslında kişinin ahiret yurdunu kazanabilmesi için bir imtihan maksadıyla kendisine takdim edilmiştir. Ayet-i kerimede ifade buyrulduğu üzere de insan, kıyamet günü kendisine ihsan edilen bütün nimetlerden hesaba çekilecektir. (Bkz. Tekâsür, 102/8) Bu sebeple de İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin buyurduğu gibi:
“Vakitlerin en şereflisi olan gençlik çağını, en faziletli ameller için harcamalıdır.”
Peki, en faziletli ameller nelerdir?
Elbette Kur’an-ı Kerim’in ahlâkıyla ahlâklanmak ve Peygamber Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’si ile hemhâl olabilmektir. Zira Peygamber Efendimiz, örnek ve müstesna yaşayışıyla Kur’an-ı Kerim’in canlı bir tefsiridir.
Mesela bir genç, her sabah uyandığında kendisine şu soruları sormalı ve alacağı cevapların ne kadar Cenab-ı Hakk’ın rızası istikametinde olduğunu düşünmelidir:
–Bu sabah hayat defterimi nasıl açtım? Bana yeni bir gün lütfeden Rabbime şükredebildim mi?
–Bugün dilimi, boş ve laubali konuşmalardan, yalan ve dedikodudan, gıybet ve münakaşadan ve bir gönlü kırıp ona diken batırmaktan muhafaza edebilecek miyim?
–Bugün, Yaratan’dan ötürü yaratılanlara şefkat, merhamet ve muhabbet nazarıyla bakabilecek miyim?
–Bugün Allah’ın bana ihsan ettiği nimetleri kimlerle ve ne kadar paylaşabileceğim? Zira Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyuruyor:
“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” (Beyhakî, Şuab, VI, 117)
–Bugün bir mümini sevindirmenin kalbî hazzını tadabilecek miyim? Bir kederliyi teselli edip ona tebessüm ettirebilecek miyim? Bir gönül kazanabilecek miyim?
–Bugün hidayete muhtaç insanlara dilimle, hâlimle ve kalbimle ne kadar yardım edebileceğim? Onlara emrbi’l-ma’rûf ve nehyani’l-münker’de bulunup hidayetleri için dua edebilecek miyim? Onlara hâlimle de bir “Müslüman kimliği” sergileyebilecek miyim?
–Bugün Allah için bir dost kazanabilecek miyim? Kaç dostumla dostluğumu tazeleyebileceğim?
–Bugün şahsî kusur ve zaaflarımdan kurtulmak için bir Hak dostuna başvurabilecek miyim? Yine bugün bir Allah dostuyla veya salih insanlarla beraber olmaya gayret edebilecek miyim? Bunun yanında fâsık ve fâcirlerle beraberlikten kalbimi koruma endişesi taşıyabilecek miyim?
–Bugün ilmimi artıran, irfanımı geliştiren herhangi bir hizmet veya faaliyet içinde bulunabilecek miyim?
–Bugün yediğimin, içtiğimin, giydiğimin helâl mi, şüpheli mi, haram mı olduğuna dikkat edebilecek miyim?
–Bugün bana Allah’ın en büyük nimeti olan Kur’an-ı Kerim’den kaç sayfa okuyacağım? Orada bana verilen mesajları tefekkür ederek mucibince amel edebilecek miyim?
–Bugün bana kötülük yapan, sert ve kaba davranan bir kişiyi affedip ona ihsanda (iyilikte) bulunabilecek miyim?
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız