Öncelikle hastalıkları yok etmeye yönelik “Hasta bakımı” sistemine odaklı batı tıbbının aksine geleneklere dayalı tıp, sağlığı korumak ve sürdürülebilir kılmak üzerinde durur. Şifacının ilk görevi hastalığın ortaya çıkmasını önlemektir. Aslında bu birikim ve gelenekler kökünü, özünü, ruhunu başta Efendimiz (sav) olmak üzere nebilere ilham edilen öğretilerden almıştır. Varlıklarını bile güç bela kabul ettiğimiz bu geleneklere dayalı tıbba aslında çok şey borçluyuz.
Doğal tıp kavramının gelip geçici olduğunu düşünen pek çok kişi olabilir. Ancak açık fikirlilikle bakıldığında bu tıp sisteminin geleceğe uzanan bir yolu işaret ettiği açıktır. Sağlık uygulamaları çerçevesinde gerçekleşen devrim sayesinde doğal tedaviler Ortodoks Tıp çevrelerinde bile giderek daha fazla kabul görüyor.
Ne iş yaptığımı soranlara tıbbi bitkiler ve diğer sağlık tamamlayıcılarıyla ilgilendiğimi söylediğimde genelde aynı sözleri işitirim:
“ Ha tamam anladım sen alternatif tıp demek istiyorsun”
Buradan çıkan sonuç şu olsa gerek: Yani sen diyemedin, aklına gelmedi. Ya da dilinin ucunda ama hatırlayamadın galiba; dur ben sana yardımcı olayımda söyleyivereyim.
İyiliksever bir millet olduğumuz aşikâr. Ama kavramları düşünmeden ve olduğu gibi kabullenerek kullanma gibi kötü bir alışkanlığımız var.
Alternatif olduğunu düşünseydim öyle derdim.
Ben ise şöyle düşünüyorum: Hangisi asıl ki diğeri onun alternatifi olsun?
İsterseniz bu kavram üzerinde duralım biraz.
Batılılar ve onları körü körüne takip eden taklitçileri hekimliği kendilerinin keşfettiklerine inanmaya bayılırlar. Oysa deneyimleri sadece iki yüzyılı aşmadığından tıp sistemleri daha çocuk sayılır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız