Say Ki Öldün... , Ramazan Kayan
Sayı : 502   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Kimlik İnşası

Ramazan Kayan

Say Ki Öldün...

  • 30 Haziran 2024
  • 166 Görüntülenme
  • 499. Sayı / 2024 Temmuz



Kâinatta cari olan bu kevni ayetlere rağmen dünya hayatı bize ölümü unutturmak üzere dizayn edilmiştir; bize düşen görev ise hatırlamaktır. Çünkü ölüme ayarlı hayatlar anlamlıdır. Hayat anlamını kaybetmişse insan sadece yeryüzünde bir yüktür. Tüm beklentilerini dünyaya bağlayanlar için ölüm felakettir. Bunun içindir ki; Sekülerizm ölümü hayatın dışına itti.

Sürekli ölümle sıcak temas halinde olmamız gerekiyor. Tüm yalınlığı ile seyredip, dokunmamız lazım; soğuk duş etkisi yapsa da. Yoksa bu rehavet ve ataletten başka türlü nasıl kurtulabiliriz? Konfora, lükse, savurganlığa ve savrulmaya karşı ölüme tutunacağız.

Eşyaya vurulan fanilik mührü, insanoğlu içinde geçerlidir. Hayat denilen kredi bir gün bittiğinde kaçınılmaz son gerçekleşir. Kuşkusuz tadını çıkarmakta olduğumuz şu hayatın herhangi bir yerinde ölümü tadacağız. Evrende her şey buna işaret ediyor: Sararan yapraklar. Batan güneş. Solan gül. Susan bülbül. Kuruyan pınar. Savrulan kül.

Kâinatta cari olan bu kevni ayetlere rağmen dünya hayatı bize ölümü unutturmak üzere dizayn edilmiştir; bize düşen görev ise hatırlamaktır. Çünkü ölüme ayarlı hayatlar anlamlıdır. Hayat anlamını kaybetmişse insan sadece yeryüzünde bir yüktür. Tüm beklentilerini dünyaya bağlayanlar için ölüm felakettir. Bunun içindir ki; Sekülerizm ölümü hayatın dışına itti. Modernizme göre ölüm, doğanın korkunç cezasıdır. Ölüm düşüncesi kalkarsa, bu defa insanlar yaşadıkları hayatı sonsuzlaştırmak isteyecektir. Şayet ölüm gerçeği rahatsızlık veriyorsa, yaşamda ciddi problem var demektir. Çağın insanı ölümle başı belada. Bugüne kadar ölümü öldürme girişimleri hep hüsranla sonuçlandı.

Peki, nedir bu ölüm?

Ölüm bir hiçlik midir? Hayatın dışına çıkmak mıdır, yoksa deruni bir hayata dâhil olmak mıdır? Bir ceza mıdır, yoksa ödül müdür? Ölüm bir kurtuluş mudur veya kurtuluşa giden yolda bir yok oluş mudur?

Ölüm; hasret yurdundan, vuslat yurduna intikaldir. Allah'ın çağrısına icabettir. Kefen, hayat sahnesinde inen son perdedir.

Ölüm; yeniden dirilmek için toprağa düşmektir. Ölüm bir oluştur. Bir geçiştir. Bir dönüştür. Yaşarken Allah ile beraberliği yakalayanlar için, ruhun ten kafesinden kurtuluşudur.

Ölüm; son uyanıştır. Düşlerden, hayallerden, uyuşmuşluktan, uyutulmuşluktan uyanmaktır. Yeni bir hayata doğrulmaktır. Önemli olan ise Azrail'in kabzı, İsrafil'in Sur'u ile değil, Cebrail'in soluğu ile uyanmaktır.

Ölüm; son nokta değil üç noktadır.

Gündemlerinde ölüm olanların hayatında zulüm olmaz. Günahlar yaşamda yer bulamazlar. Çünkü günahlara karşı önemli bir dezenfektedir. Hırslarımızı yenmek, öfkelerimizi frenlemek, şehvetlerimizi dizginlemek, arzularımızı kontrol için ölüme müracaat edeceğiz.

Yaşarken ölü, ölü iken yaşayanlar vardır. Yaşarken ölenler, kalbi mühürlenenler ve ruhlarını satanlardır. Ölü iken yaşayanlar ise vahye şahitlik edenler ve şehadet şerbetini içenlerdir.

Genelde insanlar iki sınıftır: Ölümden korkanlar ile ölüme koşanlar. Bir tarafta ölümü özleyenler diğer tarafta ölümü öteleyenler

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

499. Sayı Temmuz 2024