Ortadoğu Denkleminde Lübnan'ın Yeri , Ahmet Varol
Sayı : 502   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Ä°slam Aleminden

Ahmet Varol

Ortadoğu Denkleminde Lübnan'ın Yeri

  • 30 Haziran 2024
  • 107 Görüntülenme
  • 499. Sayı / 2024 Temmuz



Bizim gençlik yıllarımızda Türkiye toplumu Filistin'le Lübnan'ı genellikle karıştırırdı. Bu biraz normaldi. Çünkü katil siyonistlerin Filistinlileri göçe zorladıkları dönemde ülkelerini terk etmek zorunda kalanların birçoğu mülteci olarak Lübnan'a yerleşmişti. Dolayısıyla bu ülkede belli bir Filistinli nüfus oluştuğundan Filistin halkının hak ve özgürlük mücadelesine öncülük eden örgütler de Lübnan'daki mülteci kamplarında bir yapılanma gerçekleştirmiş, örgütsel faaliyet yürütüyorlardı.

Bugün Gazze'ye yönelik soykırım savaşında Netanyahu'nun bu kadar ısrarlı olmasının arka planında da Lübnan tecrübesinin rolü olduğunu tahmin ediyoruz. Çünkü siyonist işgalciler Lübnan'da üç yıl süren savaşın sonunda FKÖ'yü kendine dayatılan bir teslimiyet anlaşmasını kabul etmeye zorlayabilmişti. Aynısını Gazze'de de başarabileceğini sanıyor. Ama Gazze'deki savaşın siyonist işgal rejimine de ağır bir maliyeti var ve böyle sürüp gitmesi işgal rejimini ciddi şekilde yıpratabilir.

Önce isimden başlayalım. Çünkü bilindiği üzere "Ortadoğu" isimlendirmesi tartışılan bir isimlendirmedir. Bu isimlendirmenin Batı dünyasının kendi coğrafi konumlarına göre verdikleri bir isim olduğu vurgulanır. Bu doğrudur ama zaman içinde bazı isimlerin ve tanımlamaların yaygınlık kazandığını ve oturduğunu da bir realite olarak görmek gerekiyor. Ayrıca siyasi ve stratejik amaçtan ziyade yer tanımlaması söz konusu olunca kullanılmasında bir sakınca olmadığını düşünüyoruz.

Eğer ki siyasi ve stratejik boyutlu olsaydı daha hassas davranmamız gerekebilirdi. Örneğin biz bugün siyonistler tarafından işgal altında tutulan toprak parçasını asla "İsrail" olarak tanımlamayız. İsrail bizim literatürümüzde Filistin topraklarını gayri meşru bir şekilde ve zulüm uygulamalarını sürdürmek suretiyle egemenlik altında tutan siyonist işgal rejiminin adıdır. Bu rejimin hâkimiyet sürdürdüğü toprak parçasının adı değildir. Bu şekilde siyasi, stratejik ve ideolojik boyutlu isimlendirmelerde İslami duruşumuzu ve duyarlılığımızı muhafaza etmemiz gerektiğini ihtiyaç hâsıl olduğunda sürekli vurgulamaya çalışmışımdır ve burada da hatırlatmakta yarar görüyorum.

Her ne kadar günümüzde de sınırları çok belli olmasa da bugün coğrafi ayrıştırmalarda uluslararası alanda "Ortadoğu" veya İngilizce karşılığıyla "Middle East" olarak isimlendirilen bölge, tarihteki isimlendirmelerde bugünkü gibi diğer bölgelerden ayrıştırılmış şekilde karşımıza çıkmaz. Tarihte bu bölgenin bir kısmı Biladu'ş-Şam, bir kısmı Mezopotamya veya Irak, bir kısmı Ceziretu'l-Arab olarak isimlendirilir ve Ceziretu'l-Arab'ın da Hicaz, Yemen ve Körfez şeklinde farklı bölgelerden oluştuğu görülür. Bu ayrıştırmalar bugün için de geçerlidir. Fakat uluslararası literatürde genel olarak Ortadoğu diye tanımlanmaktadır. Şu var ki Kuzey Afrika'nın doğusunda kalan Mısır, hatta yerine göre Orta Afrika'nın doğusunda kalan Sudan da dâhil edildiğinden dediğimiz gibi bu isimle tanımlanan bölgenin sınırları tam net değildir.

Bu bölgenin tarih boyunca dünya siyasetini ciddi şekilde etkileyen olaylara sahne olması, vahye dayalı kitaplarda kendilerinden söz edilen peygamberlerin birçoğunun bu bölgede yaşamış olması, insanlığa hitap eden çağrıların genellikle bu bölgeden yükselmiş olması sebebiyle öncelikli bir konum ve etkiye sahip olduğunu söylemek gerekir. Bu konum ve tesirinden dolayı dünyaya hükmetmek isteyen güçlerin de hedefi haline gelmiştir.

Bu yazımızda özellikle üzerinde durmak istediğimiz Lübnan, tarihte Biladu'ş-Şam olarak isimlendirilen bölgede yer alır. Bu bölge bugünkü Suriye, Ürdün ve Filistin'i de içine alır.

Lübnan, benim şahsen İslam dünyasında en çok ziyaret ettiğim ülkelerden biridir. Farklı zamanlarda bu ülkeye toplamda 15'ten fazla ziyaret gerçekleştirdim ve bu ziyaretlerimde ülkenin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına, şehir merkezlerinden kırsal alanlarına, ticari merkezlerinden turistik alanlarına birçok yerini ziyaret etme dolayısıyla hem siyasi, hem toplumsal hem de coğrafi yönden tanıma fırsatı buldum. Gençlik yıllarımdan beri de bu ülkedeki gelişmeleri takip etmeye çalışıyorum Allah'ın izniyle

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

499. Sayı Temmuz 2024