Gözün görmesinde yanılma ve yanlışlık olabilir fakat Allah'ın verdiği haberde asla yanlışlık olmaz. Biz Allah'ın haberine gözlerimizle gördüklerimizden daha fazla inanmak zorundayız. Fiziki dünyada gözlerimizin gördüklerini tartışabiliriz, ancak Allah'ın sunduğu gaybi, uhrevi hakikatleri tereddütsüz kabul etmek durumundayız. İşte bu çapta bir imana yakîni iman diyoruz. Şimdilerde imanımız var ancak yakînimizi yitirdik.
Biz modern zamanlarda yakîni imana nasıl sahip olabiliriz diye düşünürken "Gazze Mektebi" tüm sorularımıza cevap oldu. İliklerine kadar yakîni imanı kuşanmış Gazzeli çocuklardan, annelerden, babalardan, yiğitlerden bahsetmek isterdim. İmanın ete kemiğe bürüdüğü, inancın bir volkan gibi coştuğu, ihlasın bir çağlayan gibi fışkırdığı iman yurduna değineceğim ancak kelimeler yetersiz.
"Rasullullah (sav) bir gün sabah namazından sonra yüzünü ashabına dönmüş, ilim kalelerinden biri olan Muaz bin Cebel (ra)'e sormuştu:
- Ey Muaz! Bu gece nasıl sabahladın?
- Ey Allah'ın Rasulü! Allah'a hamdolsun, O'na iman etmiş olarak sabahladım. Bunun üzerine Efendimiz:
- Ey Muaz! Her sözün bir delili vardır. Senin bu sözünün doğruluğuna delilin nedir? Muaz dedi ki:
- Ey Allah'ın Rasulü! Ben geceden gündüze çıktığım zaman, bir daha akşamı beklemem. Akşam olduğu zamanda, sabaha kadar yaşayacağımı hiç ümit etmem. Bir adım attığım zaman, ikinci adımımı atacağımı sanmam. Her insanın bir eceli olduğunu bilirim. Ecelin saati geldiği zaman, o anda ecelinin ona yetişeceğini de bilirim. Bütün insanlar mahşerde toplanacaklardır. Onlardan kimisi peygamberi ile beraberdir
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız