Kurban muttakilerin, gönül rahatlığı ile yerine getirdiği, Allah'a adanmanın, yaratıcının emri karşısında boynunun kıldan ince olduğunun sembolik ifadesidir. Kurban İsmail'ce bir teslimiyetin vücut bulmuş halidir. Allah için fedakârlık yapmanın, kendisine emanet edilen nimeti, usulüne uygun bir şekilde Allah'a takdim etme fiilidir. Bir sunu ve takdimedir.
Her yıl olduğu gibi bu yılda Müslümanlar bu ibadetlerini, Allah'a yaklaşmanın ve yakınlaşmanın bir göstergesi olarak, sırf Allah rızasını gözeterek, Allah'tan gelen: "Rabbin için kurban kes!" (Kevser, 108/2) emrine tam teslimiyet ile boyun eğerek ibadetlerini yapacaklardır.
İçerisinde pek çok sembol, anlam ve değer taşıyan kurban ibadeti sadakatin, Allah'a itaat ve teslimiyetin göstergesidir. Müminler her Kurban Bayramı'nda Cenab-ı Hakk'a bağlılıklarını bir kez daha ifade ederken, hak ve hakikat için her türlü fedakârlığı yapabileceklerini de göstermiş olurlar. İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde kurban uygulaması mevcut olmakla birlikte şekil ve amaç yönüyle aralarında farklılıklar bulunur. Kur'an'da Hz. Âdem'in iki oğlunun Allah'a kurban takdim ettiklerinden söz edilir.
Sözlükte "yaklaşmak, Allah'a yakınlaşmaya vesile olan şey" anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Kurbanın başlıca, udhiye kurbanı (kurban bayramında kesilen kurban), adak kurbanı, akika kurbanı ve hac ile ilgili olarak kesilen hedy kurbanları gibi çeşitleri vardır. Kurban kesmenin fıkhî açıdan değerlendirilmesi hususunda fakihler arasında görüş farklılıkları vardır. Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri Hanefî mezhebinde ağırlıklı görüşe ve bazı müctehid imamlara göre vâcip, fakihlerin çoğunluğuna göre müekked sünnettir. Hanefîler, Kur'an'da Hz. Peygamber'e hitaben "Rabbin için namaz kıl, kurban kes" (Kevser, 108/2) buyrulmasının ümmeti de kapsadığı ve vacibiyet bildirdiği görüşündedir. Ayrıca Hz. Peygamber'in birçok hadisinde hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiş veya tavsiye edilmiş, hatta "Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın" (İbn Mâce, "Edâhî", 2; Müsned, II, 321), "Ey insanlar, her sene, her ev halkına kurban kesmek vâciptir" (Tirmizî, "Edâhî", 18; İbn Mâce, "Edâhî", 2) gibi ifadelerle bu gereklilik önemle vurgulanmıştır. Öte yandan kurban kesmeyi Hz. Peygamber hiç terk etmemiştir. Bu ve benzeri delillerden hareket eden fakihler gerekli şartları taşıyanların Kurban Bayramı'nda kurban kesmesini vâcip görürler. Sünnet olduğunu ileri sürenler ise, Kur'an'da bu konuda açık bir emrin bulunmayışından, Peygamber Efendimizin devamlı yapmış olmasının kurbanın sünnet olmasıyla da açıklanabileceği noktasından hareket ederler.
Kurban, İslam inancında Hz. Âdem'den itibaren bütün şeriatlarda uygulanan ve Allah'a yaklaşmayı esas alan maddi ve manevi fedakârlığın sembolik bir ifadesi olan bir ibadettir. Son halini son şeklini İslam ile kazanmıştır. Kurbanda insanlar tarafından yetiştirilen, üretilen ve belirli şartları, -yaş, cinsiyet, sağlık, özürsüzlük gibi- taşıyan hayvanların sene de bir defa, belirli bir zaman içerisinde Allah rızası için boğazlamak suretiyle, eti'nin paylaşılması esası üzerine kurulmuş olan bir ibadettir. Kurban kesilirken ne şekilde, nasıl kesileceğini, şartlarını yine İslam belirlenmiştir. Bir takım acemi veya bilinçsiz kimselerin yapmış olduğu hata ve yanlışlıkları genelleyerek, hatanın  İslam'a ve ibadete yüklenmesi en basit ifadeyle bir aymazlıktır. Aymazlık değilse art niyettir.
Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutan sosyolojik yönleri de bulunan bir ibadettir
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız