Kurban; İbrahim gibi baba olmanın, İsmail gibi evlat olmanın, Hacer gibi ana olmanın imkânıdır. Hz. Âdem'in (as) çocukları Habil ve Kabil kıssasının merkezinde kurban vardır. Âdemoğlunun sınav serüveninde kurban başat rol oynuyor. Hem de menfi ve müspet boyutları ile. Habilce kurbanlar, teslimiyet, itaat, içtenlik ve diğergamlık içeriyor. Kabilce kurbanlar ise kin, kan ve kiri kapsıyor. Kurban kalben mukallibelkulüb olan Allah'la yapılan bir sözleşmedir.
Kurban; son Peygamberle başlamadı, ilk insandan beri en çok bilinen ibadet biçimidir. Kurban, sadece insanın Allah karşısındaki haddini değil, eşya karşısındaki değerini de öğrenmesidir. İnsan sevilmek, eşya kullanılmak içindir. İnsanı kullanan, eşyayı ise sevenin kurbanı kurban değil. Kurban kesmek istiyorsan bırak eşyayı sevmeyi insanı sev ve sevdiğin insanla birlikte Allah önünde eğil.
Kurban adet değil, ibadettir. Kurbanın maldan sunulması anlamlıdır. Verdiği mesaj açıktır: Allah'ın insana bahşettiği dünyalıkların insan ile Rabb'i arasına girmesine mani olmak. Kurban, Rabb'in bahşettiği dünyevi nimetleri O'ndan uzaklaşmak için değil O'na yaklaşmak için kullanma temrinidir. Özünde "Ey insan, dünyevileşme!" talimatı vardır.
Kurban kesen mümin insan, üzerine gelen dünyaya, "Dur üzerime gelme. Benim ne yaptığımı gör. Kendimi de, seni de Allah kurban ederim" demektedir. Kurban, dünyevileşmeye karşı dur ihtarıdır. Allah kuluna zaten yakındır; hem de şahdamarından bile yakın. Mesele kulun Allah'a yakın olup olmaması meselesidir. Ve kurban, bütün ibadetler gibi, kulu önce fıtratına kendi öz benliğine, sonra da Allah'a yaklaştırır. Kurban, kulun kendine gelmesi ve bütün varlığını Allah'ın şeriatına adamasıdır.
"Ve Biz her ümmet için kurban kesmeyi bir ibadet kıldık, bu vesileyle O'nun kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine Allah'ın ismini ansınlar. Bakın, ilâhınız tek bir İlah'tır; o halde yalnız O'na teslim olun! Ve O'na yürekten boyun eğenleri müjdele!" (Hacc, 22/34)
Kurban; Allah için adamak ve adanmaktır. Adayan kul, adanılan kurban, kendisine adanan ise Allah'tır. Kurban sürekli ilahi huzurda bulunma şuurudur. Kurban edilenler gibi kurban edenler de bir tek ilah olan Allah-û Teâlâ'ya "kurban" olmalı, yürekten boyun eğmelidir. Ayet-i kerime'de vurgu sadece hayvan boğazlamaya değil, kesilen ve tüketilen her türlü nimeti "Allah'ın ismiyle" kesmek ve tüketmeyedir. Kurban kesen müminler bedenlerinin bütün hücreleriyle şunu haykırıyorlar: Allah'a adamayacağımız hiçbir şeyimizdir. Başta kendimiz olmak üzere her şeyimiz Rabbimize fedadır.
Kurban kesen mümin insan en başta da kendi canını O'na teslime hazırlamalıdır. "İnnâlillah" diye/bilmeli. "Ben Allah'a aidim." "Biz Allah'ın mülküyüz." Canla başla teslim olmalı; hayvanlar üzerinde iktidar taslamamalı. "Ne kadar çok kestim, ne kadar çok dağıttım"lar üzerinden kibirlenmeye kalkmamalıdır. Aslında her an kurban keseriz insan olarak; yuttuğumuz her lokmada, içtiğimiz her yudumda varlıktan bir şeyi eksiltiriz. Ekmeği suyu boğazlarız. İşte her an kendimize Allah'ın adıyla mı değil mi, sormalı. Şu halde, her şey "kurbanlık"tır; Allah'ın yakın olduğunu bilmeye vesiledir. Namaz da vaktin kurbanıdır meselâ. Bir günün başını kesmeye denk gelir beş vakit. Allah adına zamanı kesmek demektir. Başını secdeye koyarak başını teslim eder insan, günün başköşelerini Allah adına harcar.
Allah'ın arzında yola revan olanlar, gurbeti ve sılayı bilenlerdir. İşte "kurban" burada gündeme gelir. "Kurb' kelimesi sözlükte "yakın" anlamına gelir. Bu kelime genellikle karşıtı olan "bu'd" (uzak) ile birlikte kullanılır. Burada, "yakınlık ve uzaklık", zaman, mekân, mesafe, makam ve mensubiyet açısından düşünülebilir. Kur'an'da müşriklerin Mescid-i Haram'a yaklaştırılmaması anlatılırken mekân (Bkz
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız