Tartı için terazi ve kantar kullanılır. Altını elektronik terazide, odunu da kantarla tartarlar. Mümin hassastır, anlayışlıdır; eşyanın iç yüzünü bilme şuurundadır. Bu yönüyle elektronik teraziye benzer. Gerçek iman şuuruna eremeyenler ise kantara benzer. Kantarla ince şeyler tartılmaz, Kur'an'ın helalindeki hikmeti çözemez, haramdaki inceliği düşünemezler.
Müslüman, İslâm fıtratı üzere doğup, adı Allah tarafından konan (Bkz.Hacc, 22/79), yapacağı bütün işler Kur'an'da: gösterilen, (Bkz.Nûr, 24/62), Peygamberimiz(sav)'in getirdiği her şeyi kabul edip, yasakladığı şeylerden kaçınan, (Bkz.Haşr,59/7) sımsıkı tutulacak ipin Kur'an olduğuna iman eden (Bkz.Âl-i İmran, 3/103) her türlü işlerini Kur'an ve sünnete götüren (Bkz.Nisa, 4/59), durağan olmayan ve istikbale ümitle bakan bir Allah(cc) eridir.
Şuur: Anlayıştır; bir şeyi anlayıp, kavramak ve idrak etmektir. Ayrıca; bir olay karşısında düzgünce aklını kullanmak gibi manalara da gelir. Bir de; Ruhi olayların nefsimizde cereyan etmesiyle vasıtasız bir surette bilinmesi halidir. Şuur; zihin, irade ve kalple sıkı bir irtibat halindedir. İslâm'ın emir ve yasaklarına itaat kişiye şahsiyet kazandırır. Kişinin şuurdan gelen şahsiyeti tesir ve temayüllerle renklenir. İslâm, kalp temizliğine önem vermiş ve kalbin temiz tutulmasını farz kılmıştır. Şuur kanalları kontrol edilmezse, kalbimize meşru olmayan düşünceler girmeğe başlar. Kalbini dikkate alıp üzerinde durmayan bir kimsenin bütün uzuvları ilahi yasakları ihlal etmeye başlar. Mesela: Bir hanımefendiye kötü gözle bakan kimseyi gördüğümüzde: "Şuursuz adam" deriz. Haramın her türlüsünü tereddüt etmeden işleyen birini gördüğünüzde yine; "şuursuz" deriz. Tartı için terazi ve kantar kullanılır. Altını elektronik terazide, odunu da kantarla tartarlar. Mümin hassastır, anlayışlıdır; eşyanın iç yüzünü bilme şuurundadır. Bu yönüyle elektronik teraziye benzer. Gerçek iman şuuruna eremeyenler ise kantara benzer. Kantarla ince şeyler tartılmaz, Kur'an'ın helalindeki hikmeti çözemez, haramdaki inceliği düşünemezler. Kur'an'ın şuura bakışı: -Şuursuz; olaylardaki iyi ve kötü yönleri ayıramaz sonuçta günah işler, zulüm yaparlar. "Onları ancak hak (gerçek bir sebep ve hikmetli bir gaye) ile yarattık. Fakat onların çoğu bilemezler." (Duhan, 44/39) -Şuursuz; yaptığı işin iyi mi kötü mü olduğunu bilmez; yakıp yıkar ama düzelttiğini söyler. "Bunlara yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiğinde biz ancak ıslah edicileriz derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir." (Bakara, 2/11,12) - Şuursuz; bilmeden başkalarına önder olur ve onların helaklerine de sebeptirler. "Onlar bilmeyerek, kendilerinden başkasını helâke sürüklemiş olmuyorlar" (En'am, 6/26) "Hâlbuki onlar, hilekârlığı (başkasına değil) ancak kendilerine yaparlar da farkında olmazlar." (En'am, 6/123) -Şuursuz; hadiselerin inceliğini idrak edemez. Bu, iman ve inanç işidir. Midesini düşünüp kalbini ihmal etmiş olan kimsedir: "...Onların kalpleri vardır, bunlarla idrak etmezler..." (Araf, 7/179) -Şuursuz; gerçekleri duymazlıktan gelir, hakikate kulak verip dinlemez. Dinlese de rahatsız olur. "Biz onların kalpleri üzerine mühür basarız. Onlar hakkı işitmezler." (Araf, 7/100) -Şuursuz; gerçekleri göremez. Esas olan kalp gözüdür. Kalp gözü açık olup baş gözü göremeyenler, görenlerin anlamadıklarını anlarlar: "İçlerinde sana bakanlar da vardır. Fakat körlere hele gerçeği görmüyorlarsa sen mi doğru yolu göstereceksin?" (Yunus, 10/43) Değerli kardeşlerim, şimdi de bazı ayet ve hadislerin rehberliğinde şuurumuzu ve şahsiyetimizi murakabe edelim:
Müslüman, İslâm fıtratı üzere doğup, adı Allah tarafından konan (Bkz
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız