Edep noksanlığı veya edepsizlik ile kemal seviyesine, insanı kâmile ulaşmak mümkün değildir. Edepsizliğin meşrulaştırıldığı, her türlü hayâsızlığın, söz, hareket, tavır ve davranışlardaki edepsizliğin cüret kabul edildiği, teşhirciliğin sanat kabul edildiği, küfürbazlığın mizah kabul edildiği, bir toplum gelecek adına insanlığın kurtuluşu için ümit veren bir toplum değildir.
İnsanı hayâlı davranmaya sevk eden en önemli etken ve güç; Hayy olan, diri olan Allah'a imanıdır. Allah'ın işittiğine, gördüğüne, haberdar olduğuna, bildiğine ve hayatın sonunda hesap vereceğine yakînen iman eden bir insanın utanmama, dilediğini yapma gibi bir davranış biçimi, ahlâk anlayışı olamaz.
"Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, Dediler ilim geride, illa edep, illa edep!" diyordu Yunus Emre. Demesine diyordu da; Yunus'u tarihi bir figüran haline getirenler bırakın ilim meclisini, halk meclisinde de, siyaset meclisinde de edep sözünü edebiyatımızdan çıkaralı hayli zaman oluyor. Edepsizliğin prim yaptığı, edepsizlerin baş tacı edildiği, adab-ı muaşeretin batının pespaye seküler hayat anlayışı ile tebdil edildiği bir dönemi yaşıyoruz.
Her sabah uyandığımızda, "gündemde ne var, neler olup bitmiş?", diye haberlere şöyle bir göz gezdirdiğimizde koca koca yalanlarla veya haksız, mesnetsiz, hukuksuz iftira ve dedikodularla, ahlaksız bazı davranışlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bazen bu yalanlar o kadar profesyonel ve o kadar kılıfına uygun söyleniliyor ki; tekzip edilinceye kadar toplumun büyük bir kesimi maalesef inanmış oluyor. Hatta defalarca tekzip edilmesine rağmen aynı yalanı, iftirayı, çarpıtmayı aynı kişiler defalarca söyleyebiliyorlar ve taraftarları da maalesef milyonlarla ifade ediliyor.
Yalan söyleyenler, yalan söylerken hatta bu yalanı kameralar önünde, insanların, toplumların huzurunda dile getirirken en ufak bir utanma emaresi göstermiyor, yüzleri dahi kızarmıyor. "Eğer utanmıyorsan istediğini yapabilirsin!" (Buhârî, "Enbiyâ", 54, "Edeb", 78)Hadisi Şerifi,  utanma duygusunun, insanın insan olarak kalabilmesi açısından ne derece önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oluyor. Utanma duygusu manasındaki "Hayâ" kelimesi, İslam literatüründe bir ahlak terimi olarak, "nefsin çirkin/kötü davranışlardan rahatsızlık duyup, onları terk etmesi" demektir. Çirkin davranışlar ki; bunlar: "yalan söyleme, teşhircilik, hırsızlık, zina, iftira, insanların namusuna dil uzatma (kazf), dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, ihtikâr(stokçuluk), karaborsacılık, faizcilik, tefecilik gibi İslam'ın yasaklamış olduğu, haram kılmış olduğu bütün fiilleri kapsamaktadır.
Edep kelimesi, zarif olmak, iyi tutum, incelik kibarlık, hayranlık ve takdir etmek manalarına da kullanılan bir kelime. Edep kelimesi aynı zamanda eğitme, bilgilendirme, terbiye etme manalarına da kullanılmaktadır. Edip, bilgili kişi, ince, nazik, kibar, ahlaka, eğitime dayalı söz söyleyen kişi manalarına da kullanılır. Edebiyatla edep aynı kökten gelmektedir. Hayret etme, çok beğenme, anlamındaki EDB köküne göre edep, güzelliği dolayısıyla insanı şaşırtan, takdirini kazanan şey demektir. İnsanda hayranlık ve takdir hissi uyandıran sözlerin toplamına edebiyat denilmiştir. Edep, sahip olan kişiyi küçük düşürücü alçaltıcı durumlardan koruyan meleke olarak da tarif edilmiştir. Dolayısıyla bu melekeye sahip olmayanlara, edep yoksunu manasında edepsiz denilir. Yine edebiyatımızda edebi: söz veya hareket olarak takdire değer, kabul edilen davranış tarzlarını uygulamak şeklinde ifade edenler olmuştur.
Â
İslam'ın 1400 yıllık gelişim tarihinde, özellikle toplum içerisinde nasıl davranılması gerektiğini, toplum içerisinde yaşayan farklı karakterdeki insanların diğer insanlara karşı söz, hal-hareket ve tavırlarında nasıl olması gerektiğini izah eden, öğreten, gerek yazılı, gerek sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiler toplamına "Adab-ı Muâşeret" denilmiştir. Yine 1400 yıllık İslam Tarihi içerisinde ahlaki davranışları ele alan inceleyen edep/adab isimli kitaplar yazılmıştır. Hükümdar-halk ya da siyasetçi-halk ilişkisinin hangi ahlaki zeminde devam ettirilmesi gerektiğine dair Adâbu-l Müluk, Adâbu-l Vüzera, Siyasetname isminde ya da diğer devlet memurlarının memuriyetleri boyunca nasıl hareket etmesi, halka nasıl davranması, nasıl konuşması gerektiği ile alakalı Edebü-l Kaza, Edebü'l Kâdî, Edebü-l Müfti, Adâb-ı Siyaset vb
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız