Sayı : 506   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Fıkıh Köşesi

Fahri Altunkaynak

  • 30 Ocak 2025
  • 2 Görüntülenme
  • 506. Sayı / 2025 Şubat
Yazarın Diğer Yazıları
Fahri Altunkaynak
Tüm Yazı Arşivi



Kul hakkı bir kimsenin canına, malına ve kişilik haklarına karşı yapılan haksız davranışlardır. Buna göre bir insanın haksız yere öldürülmesi, yaralanması, incitilmesi, malının çalınması veya gasbedilmesi, ırz ve namusuna tecavüz edilmesi ve onur kırıcı muamelelere tabi tutulması kul hakkı ihlalleridir. İşlenen bir günahta kul hakkı var ise bu durumda, hak sahibi ile helalleşmek gerekir. Zira Yüce Allah kendi haklarını affedebilirken kullar arasından cari haklar konusuna müdahale etmemektedir.

Sözünde durma, verdiği sözlere bağlı kalma, özü ve sözü doğru olma anlamına gelen ahde vefa, İslam ahlakının en önemli prensiplerinden biridir. Kur'an'a göre ahde vefa, iman ederek, Allah ile ahitleşmiş ve böylece hür iradesiyle kendisini sadakat yükümlülüğü altına sokmuş olan müminin ahlaki bir borcudur. İster insanlara, ister Allah'a karşı verilmiş olsun her ahid ve söz, yükümlülük şartlarını taşıyan her insanı borçlu ve sorumlu kılar. Bu sorumluluğun yerine getirilmesine ahde vefa veya ahde riayet denilir.

1. Tövbe hakkında bilgi verir misiniz? Gerçek bir tövbe nasıl olmalıdır?

Sözlükte pişmanlık, dönme, nedamet anlamına gelen tövbe, İslamî bir kavram olarak kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah'a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah'a sığınarak bağışlanmasını dilemesi demektir. Günahlardan dolayı tövbe etmek farzdır. Kur'an'da tövbe ve türevleri seksen altı defa geçmektedir. Tövbe, Hz. Âdem'le başlar ve kulluğun bir göstergesidir. Bir ayette tövbenin nasûh olması istenmiştir. (Bkz.Tahrim, 88/8) Nasûh tövbe ise samimi, ciddi ve günaha bir daha dönmemek üzere yapılan tövbedir. Hz. Peygamber (sav)de her konuda olduğu gibi tövbe konusunda da ümmetine örneklik etmiş hem de müminleri tövbe etmeye davet etmiştir. (Bkz.Buhârî, "Deavât", 4; Müslim, "Tövbe", 1, 78)

2. Tövbe'nin dindeki yeri nedir, nasıl tövbe yapılır?

Yüce dinimiz İslam'da tövbenin yeri çok önemlidir. Zira günah işleyen bir kimsenin günahını Allah'tan başka hiç kimse affedemez. Amelleri değerlendirmek ancak Allah'a mahsustur. Yüce Allah, bağışlanacak muttakilerin vasıflarını sıralarken şöyle buyurmaktadır: "Ve onlar bir kötülük yaptıkları ya da nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir? Ve onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler." (Âl-i İmrân, 3/135) Günahkâr kimse vakit geçirmeden tövbeye yönelmelidir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır: "Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra hemen tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, "İşte ben şimdi tövbe ettim" diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır." (Nisâ, 4/17-18) Peygamberimiz (sav)de: "Günahlarından samimi olarak tövbe eden kimse hiç günah işlememiş gibidir." (İbn Mâce, "Zühd",30) buyurmuştur. İslam âlimleri bu ve benzeri ayetlerle hadislerden hareketle tövbenin geçerli olması için gerekli şartları belirlemişlerdir. Buna göre bir tövbenin kabul edilebilmesi için şu şartlara uymak gerekir;

a. İşlenen günahı terk etmek,

b. Günah işlediğine pişman olmak,

c. Günahı bir daha işlememeye azmetmek,

d. Eğer işlenen günah kul haklarıyla ilgili ise bu durumda hak sahibi ile helalleşmek gerekir. Kul hakkından kurtulmak ihlal edilen hakkı sahibine veya varislerine iade etmekle veyahut affını istemekle olur.

3. Tövbede hangi dualar okunmalıdır?

Tövbe edecek kimsenin iki rekât namaz kıldıktan sonra Allah'a hamd, Rasûlüne (sav)salât ve selam getirdikten sonra tövbe ve istiğfar etmesi, akabinde de salâvat ve hamd ile bitirmesi tövbenin adabındandır. Hz. Peygamber (sav)'in bağışlanması için yaptığı pek çok duadan ikisi şudur: "Allah'ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Öyleyse tükenmez lütfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız sensin." (Buhârî, "Ezân", 149, "Deavât", 17, "Tevhîd", 9; Müslim, "Zikir", 13)

"Allah'ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allah'ım! Ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allah'ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter." (Buhârî, "Deavât", 60)

4. Günaha batmış ve affedilme ümidi taşımayan bir kişi de ibadet etmeli midir?

Allah Teâlâ: "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Zümer, 39/53) ayetinde şirk dâhil bütün günahları işleyen kulları dünyada tövbeye çağırmakta, tövbe edip durumlarını düzelttikleri ve istiğfar ettikleri takdirde onları affedeceğini bildirmektedir. Önemli olan günaha pişmanlık duymak, günahı derhal terk etmek ve bir daha eski hale dönmemeye azmetmektir. Kişi ne kadar günahkâr olursa olsun, ister tövbe etmiş olsun ister olmasın Allah'ın emrettiği ibadetleri yerine getirmeli, Allah'ın huzuruna ibadet borçlusu olarak çıkmamalıdır. Çünkü Rabbimiz insanları ve cinleri kendisine ibadet etmeleri için yarattığını bildirmekte ve ölüm gelinceye kadar ibadete devam etmelerini emretmektedir. (Bkz.Hicr, 16/99; Zariyat, 51/56) Sonuç olarak bilinmelidir ki, şartlarına uygun olarak huşû içerisinde kılınan namaz insanları kötülüklerden alıkoyar. Zira Yüce Allah, "(Rasûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir." (Ankebut, 29/45) buyurmaktadır. Buna göre günahkâr insanların Allah'tan ümit kesmeden, derhal tövbe edip ibadete başlamaları, özellikle de namazlarını huşu ve Allah'ı görüyormuşçasına huzurlu bir şekilde kılmaları gerekir.

5. Cezaevinde çekilen ceza, kul hakkına ve diğer günahlara keffaret olur mu?

Musibet; ansızın gelen bela, sıkıntı, hoşlanılmayan şeyler, insana şiddetle dokunan olaylar ve felaketler demektir. Mümini üzen her şey musibettir. "Peygamberimiz (sav) yanmakta olan mum sönünce istirca etmiş; innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn (Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz), buyurmuştur. (Bunun üzerine kendisine); Bu bir musibet midir ki, istirca eylediniz, diye sorulmuş, Peygamberimiz (sav): Evet mümini üzen, ona eziyet veren her şey musibettir." (Buhârî, "Merda", 1; Müslim, "Birr", 52) buyurmuştur. Musibet kelimesi daha çok şerri ifade eder. Ancak musibette hayır da olabilir. Şöyle ki Allah Teâlâ: ".Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216) buyurmuştur

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

506. Sayı Şubat 2025