İslam'ın Çevre/tabiat Görüşü Var Mıdır? , Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Sayı : 501   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Sana Ä°tikattan Soruyorlar

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İslam'ın Çevre/tabiat Görüşü Var Mıdır?

  • 30 AÄŸustos 2024
  • 62 Görüntülenme
  • 501. Sayı / 2024 Eylül



İçinde yaşadığımız dünya hayatı, bize bir emanet olarak verilmiştir. Emanet, sorumluluğu gerektirir. Bu sebeple İslam, nasıl ki, dünya hayatında, Allah'a ve diğer insanlara karşı bir takım görev ve sorumluluklar yüklemişse, aynı şekilde bütün canlılar ve doğaya karşı da yapmamız gereken bir takım görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Bundan dolayı bizler, "çevre" konusuna emanet gözüyle bakarız.

Unutmayalım ki, yine insana ve çevreye kötülük, insandan gelmektedir. Çevre sorunlarına çözüm aranırken, her şeyden önce problemin insan merkezli olduğu kabul edilmelidir. Tabiata insan kadar zarar veren hiçbir varlık yoktur. Bu sebeple, maddi kirliliğin köklerini, manevi alanda ortaya çıkan kirlilikte aramak gerekir.

"Çağdaş dünya çevre sorunlarını ve iklim krizini konuşuyor ve tartışıyor. Çevre ve tabiat konusunda kanaatini ortaya koyuyor. Bu konuda İslam'ın ve Müslümanların tabiat ve çevre konusunda bir görüşü ya da gündemleri var mıdır? Eğer varsa ben bilmiyorum. Din-tabiat ilişkilerine nasıl bakmamız gerekiyor? Bu konularda bilgilendirirseniz memnun olurum."

İslam zaman bakımından, kıyamete kadar devam edecek olan âlemşümul bir mesaj olup, hayatın bütününü kuşatıcı özellikler taşır. Hakikatin hiçbir boyutu, İslam'ın ilgi ve kapsam alanının dışında değildir. Bir Müslüman'ın dünyasında din ile ilgisi olmayan hiçbir konu yoktur. (Bkz.En'âm, 6/162; Ayrıca Bkz. Nisa, 4/126) İslam insanın bütün hayatına müdahildir. Örneğin, beslenme, temizlik, çalışmak, kazanmak, üretmek, tüketmek, sağlık, iktisat, siyaset, eğitim, spor, bireysel ve toplumsal sorunlar, doğal olaylar vb. gibi konuların dini açıdan bir açıklaması olduğu gibi "çevre" konusunun da bir açıklaması vardır. Nitekim İslami bakış açısında çevre denildiği zaman âfâk ve enfüs adı verilen varlık alanları akla gelir. Âfak, insanı kuşatan dış dünya/tabiat alanı/çevre, enfüs ise, insanın bizzat (biyolojik ve ruhsal) varlığıdır. "Kur'an'ın gerçek olduğu kendileri için apaçık belli oluncaya kadar onlara çevrelerinde ve kendilerinde bulunan kanıtlarımızı hep göstereceğiz. Rabbinin her şeye tanıklık etmesi (onlar için) yeterli değil midir?" (Fussilet, 41/53)

Bu bağlamda insan, İslam'a göre kendisini çevreleyen varlık alanından kopuk değildir. İnsanın yaratılış arkesinin, beslenme kaynaklarının bu çevre ile yakın ve zorunlu bir bağı vardır. İnsanı çevreleyen bu alan, Allah'ın varlığının delillerinin insana gösterildiği bir ayettir. Aynı zamanda inzal olmuş Kur'an-ı Kerim'i anlamamızı da sağlar. Bu anlamda Kur'an'da tabiat/çevre, bir bebeğin yaşadığı beşiğe benzetilir: "Biz yeryüzünü bir beşik/döşek kılmadık mı?" (Nebe, 78/6) Bu ayette geçen "mihâd" sözcüğü, beşik ve karyola anlamlarına gelmektedir. Bir çocuğun yaşam alanını oluşturan bu beşik, temizlik bakımından ne kadar önemliyse, bütün insanların nefes alıp verdiği yaşama alanları olan dünya beşiği de o kadar önemlidir.

Kozmik egemenlik Yüce Allah'a aittir. Çünkü O, her şeyi kuşatmıştır: "Göklerde ve yerde ne varsa Allah'a aittir. Ve Allah her şeyi kuşatan (muhit)'dır." (Nisa, 4/126) Bu ayette geçen Yüce Allah'ın isimlerinden olan "el-Muhît", "bir şeyin etrafını kuşatan ve o şeyi her yönüyle bilen" demektir

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

501. Sayı Eylül 2024